Tiyatroya hakaretf

"Neden böyle bilmiyorum ama, tiyatroda, ışıkların söndüğü anın bir büyüsü vardır. Ortalık sessizliğe bürünür. Kırmızı perde usul usul açılmaya başlar. Ve bir dünyanın içine girersiniz."On yaşında tiyatro salonuna ilk adım attığım günden beri o efsunlu anı hep yaşadım. O an beni hep başka dünyalara, başka ülkelere, zamanlara ve insanlık serüvenlerine götürdü. Yönetmen David Lynch'in bu sözleri, o yüzden tiyatroyu damardan tanımlıyor. Çocukluğumu Türk tiyatrosunun altın çağı, '60'larda geçirdim. "Sanat" dendiğinde o yıllarda anlaşılan tek şey tiyatroydu. Yabancı filmler Türkiye'ye geç gelirdi. Türk sineması Yeşilçam'dan ibaretti, TV yoktu. Tiyatroya gitmek ayine gitmek gibi bir şeydi. Heyecanı günler öncesinden aileyi sarardı. Çikolata Sevgilim, Sokak Kızı İrma, Ağaçlar Ayakta Ölür, Şahane Züğürtler, Kötü Tohum, Keşanlı Ali, Satıcının Ölümü'nü hep o çocukluk ve ergenlik arası yıllarda izledim. İlk izlediğim temsil Çikolata Sevgilim'den baştan sona kahverengi boyanmış Gülriz Sururi'nin zorlukla seçilen kocaman gözlerini hatırlıyorum. Şahane Züğürtler'de sahici bir aristokrat gibi sahnede görkem ve ışık saçan Ayfer Feraygrandüşes Tatiana hâlâ gözlerimin önünde. Satıcının Ölümü'nden Yıldırım Önal'ın dramatik ve kadife sesi kulaklarımda kalmış. Yarım küsur asır sonra bile bu görüntüler, bu tınılar bir insanın neden aklında kalır Demek ki ben o oyunları sadece seyretmemişim, yaşamışım. HAYAT DA BİR TİYATROHayatla tiyatro böyle. İç içe. Tiyatro elbette ki kurgu ama gerçeklik aynı zamanda. Yürekle bağ kuruyor ve insanı anlatıyor. Tiyatroda duygu seliyle "katarsis" yaşayan hiçbir izleyici; dışarı çıktığında "Amma tiyatro çevirmişler!" demez. "Ne denli gerçekti! Aktör bire bir yaşadı ve yaşattı" der. İyi tiyatro o nedenle hayatımızdan parçalar gibi bellekte iz bırakır ve yer eder. Ama tersi de geçerli. Hayat da sırf gerçeklik değil, bir tiyatro aynı zamanda. İşine geldiğinde annesine ağlıyormuş numarası yapan minik çocuk bile tiyatro yapmıyor mu Bunu konuşmayla beraber eşzamanlı öğrenmiyor mu Etkileyici performans sergileyen bir oyuncu için "Yaşadı ve yaşattı" diyoruz da, yaşamda rol kesen birine niye "Tiyatro yapma" demeyelimTiyatroya hayatın üstünde neden dokunulmazlık, kutsallık atfedelim Sırf Türkçede değil, tiyatro geleneğinin doğup geliştiği Batı dillerinde de abartı, oyun, tezgâh veya samimiyetsizliğe atfen tiyatroya yaygın biçimde gönderme yapılır.Tiyatronun kalesi İngiltere'de örneğin "Bırak ya! Salt tiyatro" anlamında "it's mere theater" denir. İspanyolcada bunun karşılığı "es puro teatro"dur... İtalya'da yaşam sürekli bir tiyatro sahnesinde gibi aktığından tabir çoktur: "Hepsi tiyatroE tutto teatro", "Sırf gösteri E solo spettacolo", "Safi