Kılıçdaroğlu ile yüzleşmek

On iki gün sonra çıkıp "Hiç pişmanlığım olmadı" dedi Kılıçdaroğlu ve ekledi: "Her şey benim açımdan doğruydu. Bir pişmanlık söz konusu değil."Gecenin açıklaması buydu. Diğeri de şu: "Ağır bir yenilgi almadık. Tabloyu ağır yenilgi olarak görmeyi asla kabul etmem. Sizin de kabul etmenizi doğru bulmam!"İpek Özbey, Uğur Mumcu, İsmail Saymaz'la ekrana çıkan Kılıçdaroğlu'nun paralel evrenden yaptığı bu acayip siyasi empati yoksunu açıklamaları izlerken CHP genel başkanının Cumhurbaşkanlığı adaylığını baştan beri içselleştirmekte neden bu kadar zorluk çektiğimi anladım. Kılıçdaroğlu herşeyden önce bir teflon gibi. Üzerine hiçbir şey yapışmıyor. Ve hiçbir şey nüfuz etmiyor. Daha önce Ekmelleddin İhsanoğlu, Muharrem İnce örneklerinde gördüğümüz gibi zira kamuoyunu kale almıyor ve hiçbir sorumluluk üstlenmiyor. Muhasebe, yüzleşme ve ders çıkarma gibi netameli konulara girmiyor. Önceki seri yenilgilerde olduğu gibi tıpkı, sandıkta çıkan sonucu bırakın yenilgi olarak okumayı, kısmi başarı olarak dayatmayı hâlâ düşünebiliyor. Neymiş RTE ilk turu alamamış! Ne ki CHP kırsala ulaşamamış. Zira oralarda yalnız TRT izleniyormuş. Ama "umutsuz olacak bir durum da yokmuş!"Kılıçdaroğlu'nun anlattıklarına inandığını düşünürsem zekâsından kuşku duyarım. Anlattıklarını inanmadan söylediğini düşünmek daha fena. Bu defa da bizim zekâmızla dalga geçiyor demektir. Hangisi beter bilemedim. Durumu tam kestiremiyorsunuz çünkü genel başkanın yüzünde hep "poker surat" bir ifade oluyor. Muhatapları ne derse desin, ifade değişmiyor. Ne sorulursa sorulsun, esasa dair yanıt alınamıyor. LİDER DEĞİL BÜROKRATRenk vermeyen çok tipik bir bürokrat profili Kılıçdaroğlu. Boyunu aşan bir fotoğrafın ortasında kendisini bulan bir bürokrat örneği.Kırsal kesim seçmeninden, Erdoğan'ın oyunlarına uzanan bir yelpazede kendinden başka herkese hesap kesiyor. Öyle ki milletvekili listelerinin sorumluluğunu dahi parti başkanı olarak üstlenmiyor.Listeleri "yeni kan" adına tam da doğrudan doğruya tasviye edilmesi gereken eski kodaman millet vekillerinden oluşan "bir komisyon" belirlermiş. Genel başkan "Şunu çek, bunu koy" diye hiçbir müdahalede bulunmazmış!Kılıçdaroğlu bunu sözde parti içi demokrasi örneği olarak gündeme getiriyor. Ama söz ettiği dinamik gerçekte bir politbüro örneği. CHP milletvekili listelerini politbürovari bir yapının belirlediğini öğreniyoruz.Sedef Kabaş misali dünyadan haberdar, genç, yetkin isimler bu sebeple bu ihtiyarlar heyetinin blokajını aşamıyor. Geçmişe yönelik özeleştiri getirmediği gibi geleceğe yönelik umut vaat eden bir yol haritası da sunmuyor Kılıçdaroğlu.Defalarca yönetilen "Aday olacak mısınız" sorusunu her seferinde slalom yaparak karşılıyor. "Evet", "hayır" netliğinde yanıtlardan kaçınıyor. Cumhurbaşkanlığı sürecinde olduğu gibi kartlarını açmaksızın, son ana dek oyunda kalmaya özen gösteriyor. Bu sebeple usandırıcı bir "dejavu" duygusu yaratıyor. CHP'nin bundan böyle bir siyasi bürokrata değil, bu kireçlenmiş yapıyı toplayan, yeni umut ve projeler ilham eden bir "lidere" ihtiyacı var. 70'lik genel başkan sosyal medyayı hengi oranda kullanıyor bilmiyorum ama Szc TV'deki gecikmiş söyleşisi için Ekşi Sözlük'te açılan başlıklara göz atmasını öneririm. Biriyle -özetle- yazıyı bitirmek istiyorum: "ABD den oy verebilmek için iki seçimde