Eşimize daima vefalı olalım

Sevgiler, tutkular, aşklar zamanla monotonlaşabilir, ama vefa duygusu böyle değildir... Zor günlerde yanımızda olan eşimize karşı her daim vefalı olalım. HZ. Ömer'e gelen bir adam, "Eşimi boşamak istiyorum" der. Aile birliğine çok önem veren Hz. Ömer sorar: "Neden eşini boşayacaksın Hangi kusuru seni eşinden soğuttu Haklı bir gerekçen var mı" Adam der ki: "Ben artık onu sevmiyorum. Bunun için boşamak istiyorum eşimi." Hz. Ömer'in cevabı son derece manidardır: "Sen bütün evliliklerin sevgi-aşk ile devam ettiğini mi zannediyorsun Sende hiç mi vefa yok Hani vefa nerede Git ve eşinle yola devam et." Evliliği devam ettiren en önemli nokta hakikaten "vefa" duygusudur. Çünkü en büyük sevgiler, tutkular, aşklar zaman geçtikçe monotonlaşabilir. Olağanlaşabilir. Ama vefa duygusu böyle olmamalıdır. Eşimizin zor günlerimizde yanımızda olduğunu unutmamamız lazım. Bizimle yola çıktığını, bize evlat verdiğini, baba ve annesini terk ederek bize geldiğini unutmamak lazım. 'ZOR ANLARIMDA YANIMDAYDI' Hz. Aişe (RA), Peygamberimiz'in (SAV), ilk eşi olan Hz. Hatice annemize duyduğu derin saygı, sevgi ve vefayı bir gün kıskanır. Çünkü Hz. Hatice vefat etmiş olsa bile Peygamberimiz hep onu hayırla anmaktadır. Halbuki Hz. Hatice validemiz 65 yaşında vefat etmiş yaşlı bir hanımdı. Hz. Aişe bu duygusunu saklayamaz ve bir gün Hz. Peygamber'e şöyle der: "Ey Allah'ın Peygamberi! Sen bu kadında ne buldun Dişleri dökülmüş, sırtı kamburlaşmış ihtiyar bir kadındı. Ben ise gencim. Daha dincim. Ama sen bir türlü Hatice'yi unutamıyorsun. Hep Hatice diyorsun." Hz. Peygamber bu kıskançlığı anlayışla karşılasa bile bu çıkışı cevapsız bırakmaz. Eski eşine vefasını yineler. Şöyle buyurur: "Aişe! Bu ne kadar yersiz bir sözdür. Evet, Hatice benim için çok önemlidir. Herkes beni (Mekke yollarında) inkâr ederken o yanımda durdu. Herkes malını sakınırken o malını Allah için harcadı. Zor anımda bana destek oldu. Bana çocuk verdi. Evet Aişe, ölünceye kadar Hatice diyeceğim. O, cennet hanımefendilerinden birisidir." Hz. Aişe der ki: "Ben bir daha Hz. Hatice hakkında konuşmadım." Resulullah'ın, Hz. Aişe'ye ve dolaylı olarak bize hatırlattığı işte bu yitirdiğimiz vefa duygusudur. SÜNNETLER DİNİN ZİYNETİDİR Genellikle dinin farzlarını, helallerini ve haramlarını biliriz. Haramlarından sakınıp helallerini yerine getirmeye çalışırız. Dinin ziyneti, süsü sayılan sünnetlerin ise ibadetle ilgili yönlerini iyi biliriz. Ancak hayatın pratiğinde, yaşantımızda lazım olan sünnetlerin çoğunu ise unuttuk. Halbuki unutulmuş ve terk edilmiş sünnetlerden birini hayata geçirene şehit sevabının verileceği hadislerde bildirilmiştir. Sizlere günlük yaşantımızda lazım olan sünnetlerden birkaçını hatırlatmak istiyorum: 1- İhtiyaç giderilen (tuvalet gibi) veya kıymetsiz olan yerlere sol ayakla girilir, sağ ayakla çıkılır. 2- İki veya daha fazla kişi bir yola çıktığında aralarında birini yol lideri seçerler. Böylece yolda istişare ederken kararsız kalmazlar. Son sözü lider söyler. 3- Abdest aldıktan sonra 3 yudum su içmek, vücudun hararetini dengeler. 4- Cuma günü tırnak kesmek. Böylece temizliğini ihmal etmemiş, bir düzene koymuş olur insan. 5- Hapşırırken "Elhamdülillah" demek sünnettir. Duyanın da "Yerhamukellah", yani "Allah sana merhamet etsin" demesi sünnettir. 6- Açık arazide, haşeratın bulunduğu yerlerde çıkarmış olduğumuz ayakkabıyı giyerken silkelemek sünnettir. 7- Yemek yerken ne çok konuşmak, ne de susmak sünnettir. 8- Cenaze evine yemek göndermek. Cenaze evinin o sıkıntı esnasında yemekle meşgul olması son derece zordur. 9- Yatağa abdestli girmek. 10- Yemekten önce ve sonra elleri yıkamak. 11- Yemeğe "Bismillah" deyip başlamak ve bitince de "Elhamdülillah" demek. 12- Tırnakları kesmek, bıyığı