Tebrikler, "Kutsalımla boğarım ülkesi" oldunuz, duygularınızı alalım

Her gün bir ünlü sosyal medyada TT oluyor artık. Elbette beğenildiği için değil, linç edilmek için. Dünün nasibinde sofrada Sezen Aksu vardı. Hz. Adem'e ve Havva annemize hakaret ettiği gerekçesiyle linç edildi. Aynı gerekçeyle hakkında suç duyurusu da yapıldı. Sadece iki ay önce aynı sofrada, bu kez başka bir mahalle tarafından didiklenen biri vardı. Orhan Pamuk, Veba Geceleri romanı nedeniyle, bu kez "Vay Atatürk'e hakaret var' diyenler tarafından linç edildi. Yetmedi, adli makamlara şikayet edildi. Mahkeme takipsizlik kararı verince yeniden coşuldu ve Orhan Pamuk aynı gerekçe ile iki kez soruşturma konusu oldu. Yaslandıkları kutsallar farklı da olsa, her iki kesim de muhataplarını kendi kutsalları karşısında diz çöktürmek istiyordu ve birbirlerinden hiçbir farkları yoktu. Ülkemizin her köşesinden bir kutsal fışkırıyor anlayacağınız. Bu kadar kutsal arasında, onlara değmeden, dokunmadan, incitmeden yaşamaya çalışmak ise iğne deliğinden deve geçirmek kadar zor olabiliyor. Sezen Aksu'nun şarkısına dönelim. Çünkü izler henüz taze. Sezen'in "Şahane bir şey Yaşamak" adlı şarkısında "Selam söyleyin o cahil Havva ve Adem'e" diye bir mısra varmış. Şarkının mantığı ile bu mısra arasında nasıl bir bağlantı var bilemedim. Ama bu mısradan ne kadar hakaret çıkar, emin değilim. Evet, Hz. Adem'i atamız kabul ederiz, peygamberdir. Eşyanın (şeylerin) ismi ona bizzat Allah tarafından öğretilmiştir. Dolayısıyla 'bilgisiz' anlamında cahil değildir. Ama, 'ilk insan' olma hali üzerinden, şeytanın öğütlerine kanmanın, yoldan çıkmanın, Allah'ın emrine apaçık itaatsizliğin ilk örneği de kendisinde teberrüz etmiştir. İnsandaki hırs, daha fazlasını isteme, Allah'ın koyduğu sınırları aştığında muhteşem hissedeceği sanrısı, yasağa doğru çekilme ve yasaklanan tarafından cezbedilme gibi insana özgü tüm olumsuz hasletler ve açık söyleyelim irfanî anlamda cehalet, Adem ve Havva'nın yasaklanmış ağacın meyvesini yemesiyle sembolize edilir. Öyle olmasa herhalde aynı külliyat, Adem babamız ve Havva anamızın dünyaya sürüldükten sonra yıllarca ceza çekmelerini nihayet, sonunda Allah tövbelerini kabul ettikten sonra birbirlerini bulup Allah'ın kendilerine uygun gördüğü yeni cezalara da teslim olarak yeryüzünde yaşamı başlatmalarını anlatmazdı. Hz. Adem önce insanlığa dair hamlığın sembolü olur, sonra itaat ve kullukla tekamül edişin, eşrefi mahlukat oluşun. Adem (as) peygamberdir, olmasaydı olmazdık evet ama Adem ve Havva 'öncelikle' ilk günahın sembolüdür arkadaşlar. İnsan, insan oldukça aynı tercihi yapıp, aynı şeylerle sınanacaktır çünkü ve hikayenin 'ibret' kısmı, mutlu son kısmından daha görkemlidir. Hatta Hristiyanlar işi daha da abartıp, Adem ve Havva'nın işledikleri günahın doğan her çocukta bulunduğunu vehmederek bebekleri vaftiz ederler. Vaftiz edilmeyen kişinin ilk insanın günahını taşıdığı düşünülür. İslam'da böyle bir inanış yoktur, hatta "Dedesi koruk yemiş torununun dişi kamaşmış" atasözü bile İslam itikadına aykırıdır. Gelin görün ki şarkı sözlerine gösterilen hassasiyetin atasözlerine gösterildiğini hiç görmedik. Kaldı ki, hasılı kendisinin ve eşinin ismi, kendileri dışında yeryüzündeki insanın erkeğini ve dişisini tarif etmek için de kullanılır. Hristiyanlar kadar olmasa bile, Müslümanlar da hayattan bezdikleri anlarda, Adem ve Havva'ya sitem etme yanılgısına düşer. Adem ve Havva'nın yerinde olsalardı, o ağacın meyvesine dokunmayıp uslu duracağına emindir 'cahil' insanoğlu. Buraya kadar böyle. Peki, şarkı sözündeki enseye şaplak rahatlık rahatsız edici mi Bir dindar için evet. Benim için de öyle. Peki ilk midir bu Adem ve Havva ilk kez mi böyle bir "Ne çekiyorsak sizin yüzünüzden yaa" tavrına muhatap olmuştur Dindar ya da seküler, modern insan için: Hayır. Sezen Aksu dokunulmaz mıdır, şarkı sözleri eleştiriye, "Burada hakaret var ve ben bundan rencide oldum" demeye kapalı mıdır Yine hayır. İnsanların halihazırda kendilerini avukatla savunamayacak peygamberlere kullanılan hakaretamiz ifadelerden incinme hakkı var mıdır Evet. İtiraz da ederler, eleştirilerini de ortaya koyarlar. Lakin kimse kusura bakmasın, son zamanlarda olan şey, bu değil. DİNİ FANATİZMİ KIŞKIRTIP LİNÇ ORDULARI İMAL ETMEK Linç orduları tarafından kovalanmayı bir yaşam biçimi haline getirmek isteyenler var; bunu yapanlar çoğunluğa seslenerek 'din' gibi hassas bir yeri kaşıyanlar olduğunda, tehlikenin çarpan etkisi artıyor. "Hilafet gelsin" ekürisine dahil bazı imam ve ilahiyatçılar son zamanlarda tekfir makamı gibi çalışıyor, dini fanatizmi kışkırtacak kelamlar edip linç gruplarının oluşmasına, dahası mevzuların adli makamlara taşınmasına neden oluyorlar. Hiçbir akıl sahibi, beş yıl önceki bir şarkı sözünü 'milli mesele' haline getirip 'milli beka hareketi' gibi, bir tarafında silah öbür yanında külah durduğu izlenimi veren bir örgütlenmenin, mevcut iktidarın dini araçsallaştırma eğilimini de kendisine kalkan yaparak Sezen Aksu'nun evinin önüne gidip gövde gösterisi yapmasını normal kabul edemez. Şarkı sözünü dini değerlerinin rencide edildiği iddiasıyla eleştirmek demokratik bir hak olabilir. Ama beş yıl önceki bir şarkıdan yola çıkıp vaktiyle İslamcıların da ayıla bayıla dinlediği bir sanatçının hedef gösterilmesi, imamların ilahiyatçıların öttürdüğü kalk borusu eşliğinde