2019'da AK Parti'nin yaptığı hatayı şimdi CHP yapıyor

Mantık, bu kadar uzun süredir iktidarda olan bir partinin diğer etkenler olmasa bile yerini kendiliğinden, yani hiçbir şey olmamışsa bile sadece olağan yıpranma payı nedeniyle muhalefete bırakacağını varsayar. Ancak Erdoğan 22 yıllık yıpranmaya, ekonomik krize, deprem gibi büyük bir felakete, pandemi sürecine, onlarca yolsuzluk iddiasına, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Modeli'nden sonra daha da açık hale gelen hesap vermeyen ve şeffaf olmayan yönetim teamülüne rağmen hala 2023 hayat memat seçiminin birinci turunu önde bitirdi. Erdoğan'ın stratejisi 'olan' seçmenini koruma üzerineydi. Diyanet İşleri Başkanlığı artık neredeyse bir parti organizasyonu olduğu için, cami imamlarına ricalar edildi. İmamlar aracılığı ile sadece mitinglere insan taşınmadı, adam adama markaj da uygulandı. Cami cemaatinin itibar ettiği İhsan Şenocak, Ebubekir Sifil gibi din adamlarına ayetler hadisler, 'nebevi metodlar' eşliğinde neden iktidara oy vermeleri gerektiğini telkin ettiler. Muhalefete meyledecek kişiler ise 'küffar' yahut 'müşrik' gibi kavramlarla cezalandırıldı, mahalle ya da ocak dışı ilan edildi, bazen hedef gösterildi. Özetle muhalefet neden başarısız oldu sorusunun cevaplarından biri, iktidar 'nasıl' başarılı oldu sorusudur. Din ve milliyetçilik duyguları başarıyla yönetildi. Peki iktidar sadece duygu yönetimi mi yaptı Hayır. 60 paket açıklandı Erdoğan tarafından. Alt gelir grubunun hem cebi rahatlatıldı hem gönlü alındı. Togg sokaklardaydı. TCG Anadolu, Siha'lar gibi milli savunma sanayiinin ürünleri 'güvenlikçi' politikaların somut göstergeleri olarak avantaja dönüştürüldü ve milliyetçi muhafazakar halk yeniden Cumhur İttifakı'na bağlandı. Anahtar kelime Türk milliyetçiliği. MUHALEFET NEYİ YANLIŞ YAPTI Muhalefet ise yola çıkarken Kemal Kılıçdaroğlu'nun yaptığı çok doğru bir tercihle kimlik kavgalarına panzehir olacak, farklı sosyolojileri barıştıracak bir 'asgari müşterekler' zeminini mayalamaya çalıştı. Çok da doğru bir yoldu. Altılı Masa'nın üzerinde mutabık kaldığı ilkeler ve politikalar tarihi önemdeydi. Seçim kampanyası boyunca bu ilkelerin ve politikaların kısman etlendirilebildiğini gördük, kısmen göremedik. Adayın teşhis, tescil ve ilanı gecikmişti bir kere. Altılı Masa Millet İttifakı'na dönüşürken masalar devrildi, tekrar kuruldu. Bölünmüşlük ya da her an bölünebilir olma izlenimi muhalefeti yakından izleyenler için değilse de, uzaktan izleyip tartan ve sınayan kitleler açısından uzaklaştırıcı bir etken oldu. Lakin en önemlisi, muhalefet Türk milliyetçiliğinin ne kadar tesirli hale geldiğini hesaba katmadı. Türk milliyetçiliğinin yükselişi ve 'beka tehdidi' meselesinin toplumun neredeyse 80'inde kabul görmüş olduğu realitesine karşı iki şey yapılabilirdi. YA TAMAMEN KARŞI OLACAKTI YA DAHA FAZLA İÇİNDE 1- Milliyetçi ideolojinin perçinlediği devletçilik karşısına tamamen eleştirel düzlemde ve açıkça dikilmek. Bu ihtimalde milliyetçiliğin bu ülkeye iyi gelmediğini açık açık ortaya koymak, güvenlikçi politikaların içine sıkışmanın zararları üzerinden siyaset yapmak gerekirdi. Açıkça rejimin ideolojik olarak benimsediği ve devletçiliği, otoriterleşmeyi perçinleyen ulusalcımilliyetçi bloka karşı duruş seçilebilir, liberal demokrat kanaat önderlerinden de alınacak destekle anlamlı bir 'alternatif' olmak hedeflenebilirdi. Ama bu yol tercih edilmedi. 2- Eğer, 'Öyle değil, ben rejimin yaptığı beka meselesi analizine katılıyorum, Türk milliyetçiliği ile de bir sorunum yok" deniliyorsa, yahut siyasal pragmatizm yapılacaksa o zaman milliyetçiliğin yükseldiği realitesine uygun davranılabilirdi. Bu ihtimalde Kandil'deki komutanların sizi övmesine izin vermemeniz, 'hadi oradan, siz kim oluyorsunuz da bize destek veya selam gönderiyorsunuz Ey Kandil, ey PKK, siz bu ülkeyi kana boğan terör eylemlerinin sebebisiniz" denilebilmeliydi. HDP'nin yasal bir parti olduğu gerçeğini, zaten ittifakın üyesi de olmadığı verisini cepte tutarak, Kandil'in yol haritası çizmesine, STK gibi davranıp nizamat verme hadsizliğinde bulunan açıklamalarına karşı duruş sergilemek o kadar da zor değildi. Ama bu yol da tercih edilmedi. Muhalefet ikisini de yapmadı, Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu bu iki olasılıktan birini seçmedi. Muhtemeldir ki rejimin dilini kullanmayı başlattığı bütün toplum kesimlerini kapsamayı hedefleyen, bir anlamda CHP'yi yeniden 'kurucu' 'inşa edici' yapmayı amaçlayan rotaya uygun görmedi. Ortadan gidildi, ama bu