RTÜK Nursema'ların hikayesindeki hakikatlerle neden baş edemedi

Kızılcık Şerbeti Show TV'de gösterilen bir dizi. Netflix'te gösterildiğinde önemli tartışmaları tetiklemiş "Bir Başkadır" dizisinden sonra, seküler-dindar yaşam tarzları ve spektrumun gri renkleri arasındaki çatışmaları, geçişkenlikleri ele alan ikinci, bu konuda ana akım entertainment kanallarında gösterilen "tek" dizi. Ataerkil, muhafazakar Ünal ailesi ile baştan sona kadınlardan oluşan seküler Arslan ailesinin evlilik yoluyla akraba olmasının yarattığı sıkıntıları başarıyla anlatan bir hikayesi var Kızılcık Şerbeti'nin. İsmini de insanların seçtikleri ya da içine doğdukları yaşam tarzlarının, ideolojik konseptlerin hayatı çekilmez hale getirebildiği gerçeğinden alıyor bence. "Benim yolum tek doğru, diğer herkes kötü" diyenlerin içine düştüğü çelişkiler ve açmazlar karşısındaki tutumları "Kan kusup kızılcık şerbeti içtim demek" sözüne bir gönderme. Kol kırılsa da yen içinde kalacak normalde, ama iki uç kutup iki ayrı mahalle bir evlilik aracılığıyla iç içe geçince, ister istemez anlaşılıyor dudağındaki kırmızının kan olduğu. Ve eteklerdeki taşlar dökülüyor. Dökülmesi de iyi oluyor. Çünkü ancak bu şekilde iki mahalle arasındaki kutuplaşma duvarı inceliyor. HER İKİ MAHALLENİN KADINLARI DA MÜSTERİH DEĞİL İzleyici, saplantılı bir laiklik anlayışı olan, "ciddi" ve otoriter Kıvılcım; hercai, neşeli ve "yollu" Alev ve kızlarına söz geçiremeyen albay kızı yaşlı Sönmez Hanım üzerinden seküler yaşam tarzına sahip kadınların dünyasında her şeyin o kadar şahane olmadığını görüyor. Seçimlerini özgürce ve kimseye hesap varmeden yapabiliyor olmak, bir kadının mutlu olmasını sağlamaya yeterli değil. Zira bu yaşam tarzının sularında erkekler hep av peşinde ve bencil, hiçbir şey stabil değil, oysa insanın güvende hissetmesi bazı şeylerin stabil olmasına bağlı. Aynı şekilde muhafazakar kadınlar da müsterih değil. Neden Çünkü "benim özgürlüğüm benim kararım" müdanaasızlığı mutlu olmak için yeterli değilse de, insanın onurlu bir hayat sürebilmesi için en temel gereksinim: Özgürlük. Stabilite var, istikrar var, ama maalesef baskı ve dayatma da var. TAŞERON KADINLAR Dizinin en beğendiğim yönü, muhafazakar ya da seküler farketmez, kuralcılığı kalıpları ön yargıları dayatan bir "düzeni" koruma kollama işini yine kadınların yaptığını göstermesi. Pembe Hanım katı bir ataerkil düzeni koruma noktasında evin reisi Abdullah Bey'den daha iştahlı hep. Aynı şekilde "Ben çağdaş modern laik Türk kadını şöyle böyle yaptı dedirtmem" kafasındaki Kıvılcım Hanım da erkekler tarafından belirlenmiş resmi ideolojinin ötekini dışlayan- ayrıştıran "makbul vatandaş" tarifinin yılmaz zabitanı. Dizinin ABD'de eğitim görmüş, dönüp evininmemleketinin gizli işsizi olmuş genç kuşak mütesettir Nursema karakteri ise evde otursa Pembe Hanım sultası tarafından eziliyor, dışarı çıksa Kıvılcım Hanımgil familyası tarafından zulüm görüyor. 100 GERÇEK: PEMBE HANIM - SÖNMEZ HANIM DİKOTOMİSİ Nursema dizinin başlarında çok itici bir karakterdi. Üç dört bölüm izledikten sonra diziyi bırakmamın nedenlerinden biriydi. Dindar kadın kimliğinin, sadece orta yaş üstü Pembe Hanım'ın anaçlığı üzerinden kabul görmesi, genç kuşak dindar başörtülü kadınların ise Nursema'nın huysuzluğuna ataçlanması beni soğutmuş ve uzaklaştırmıştı. İlerleyen zamanlarda dizinin en makul kaakterlerinden biri olan Abdullah Ünal'ın yarı yaşındaki hoppa Alev karakterine aşık edilmesi de "ne lan bu" dedirtmişti. En az Doğa ve Fatih çifti kadar yapay bir durumdu bu. 60 yaş üstü, değer yargılarıyla "barışık", fazlasıyla olgun ve bunu "mış gibi" yapmadan yaşayan Abdullah Ağabeyi de gidip yarı yaşındaki bir tikiye düşürmezsin yani. O yaş grubunda olan ve değerleriyle kalben barışık adamlar -ki Abdullah Bey öyle- o kadar radikal bu U dönüşü yapamazlar. Neyse efenim, gelelim Pembe Hanım'ın on numara beş yıldız bir karakter olarak giderek açılıp gerçek kıvamını bulmasına Pembe'nin tatlı sert kötücüllüğü, gerçek hayatla uyum içinde gelişiyor. Zira Muhafazakar geniş aile konseptinde yaşamın kolonu ve kirişi erkekler değildir, bu düzenin daha iyi olduğuna inanan kadınlardır. Bu dünyada 50 yaş üstü kadın evin sahibidir. Güçlerini eşlerinden ve erkek evlatlarından alırlar ama öyle kof bir güç değildir onlarınki, emekle, diplomasiyle, istihbarat ve false flag operasyonlarla ince ince işlenmiş bir çalışkanlıkla inşa edilir. O iktidar alanında kontrol edebilecekleri her şeye müdahale eder, dizayn eder, deyim yerindeyse tanrıcılık oynar ve en çok da etraflarındaki kadınların hayatını mahvederler. Pembe'ye o gücü veren emek ve çalışma olduğu kadar, aynı zamanda geleneklerin ve dinin vazettiği anaya hürmet ve bitimsiz itaat düsturdur ve bunun seküler yaşam tarzında neredeyse hiç karşılığı yoktur. Tam bir ifrat ve tefrit ayrımı vardır. Pembe Hanım'ın tam zıddı pozisyonda olan Sönmez Hanım, en küçük bir saygı emmaresine rastlamamaktan dolayı ızdırap içindedir. Hiçbir nasihati dinlenmez, hiçbir hatırlatması değer görmez. Tecrübelerine güvenilmez. Sevilir sevilmesine ama köşesine çekilmekten başkaca bir hak tanınmaz. Seküler dünyada yaşlı olmak felakettir. O dünyada ancak Kıvılcım gibi gücün kuvvetin yerinde ise, terör estirebilecek enerjin ve düşünce-davranış bütünlüğün ve iyi bir gelirin varsa söz sahibi olabilirsin ama yine de Pembe kadar belirleyici olamazsın. Kızılcık Şerbeti, iki dünya arasındaki "yaşlı" ve "anne"ye yüklenen anlam farkını mükemmel ele alıyor. NURSEMA KARAKTERİNİN GÖRKEMLİ YOLCULUĞU Ancak en önemli hikaye elbette Nursema'nınki. Kızılcık Şerbeti'nin son dört bölümünü ağlayarak izleyen milyonlarca Nursema var çünkü. O ki, bir şeye istek duydu ve peşinden bütün tuğlalar devrildi. Hayatı keskin ayrımlarla kompartmanlara ayırmaktan vazgeçtiği gün kendi evindemahallesinde "öteki" oldu. Seküler ve üstelik nizamidüzgün bir işi gücü varlığı sermayesi olmayan Umut'a aşık olunca yangında hızlıca atılacakatılarak kurtarılacak bir mal oldu. Çünkü tehdit haline geldi. "Bacı" iken sahip olduğu nisbi saygınlık ve konfor, kendisinden beklenen itaatin dışına çıkınca kelepçeye dönüştü. Çünkü artık bir "güvenlik sorunu" idi Nursema. Başına gelenlerle de dizinin en can alıcı noktasına yerleşti, taşıyıcı kolon oldu. Zira işler Nursema'nın Umut'la kaçıp evlenmemesi için ailenin el birliği yapıp kızcağızı apartopar kendi denkleri olan -hem varsıllık hem yaşam tarzı bağlamında denklik- bir ailenin psikopat oğlu İbrahim'le evlendirmelerine kadar gitti. İşler düğün gecesi İbrahim'le beraber olmayı reddeden Nursema'nın kocası tarafından penceren aşağı itilerek öldürülmek istenmesine kadar gitti. ÇİFTE STANDART AYYUKA ÇIKMIŞTIR VE BİRİ BU HİKAYEYİ ELBETTE ANLATACAKTIR Burada tekrar başa dönmek lazım. Çünkü dizideki karşılaşmayı iki farklı ailenin gönülsüzce akraba olmasını sağlayan ana hikaye Nursema'nın kardeşi Fatih Ünal'ın, sekter laik Kıvılcım'ın kızı olan Doğa Arslan'a aşık olup onu hamile bırakmasıydı. Bu önemli. Hızlıca evlenen çift Ünal'ların konağına yerleşmiş; Fatih bu nikah dışı ilişkisinden dolayı hiçbir şekilde dışlanmamış, Doğa da karnında Fatih'in bebeği olduğu için taltif edilmişti. Tam da bu nedenle Nursema'nın İbrahim'le evlenmek istemediğini, Umut'e sevdiğini babasına söylerken ifade ettiği şu acı gerçek, RTÜK'ün bu diziye beş bölüm yayın yasağı getirmesinin nedenlerinden biridir: "Fatih'in sevme hakkı var, ona bu hakkı verdiniz, benim sevme hakkım yok mu baba" Yanıt sert bir tokat olarak geldi. Akabinde kızı ağlata ağlata evlendirdiler ve tek bir gerekçeleri vardı: Nursema için daha iyi olanı seçtiklerine duydukları sarsılmaz inanç. Sebep tabii ki sadece dindarlık mutaassıplık