İman, inanç hassasiyeti ve önemi - 4

İMANSIZLIK VE KÜFÜR VE DEHŞETİ

- İman, izzet-i nefsi intaç ettiği netice verdiği gibi, nifak da onun aksine zilleti alçalmayı intaç eder.

- İman, kabuğunun içerisindeki lübbü özü gösterir. Küfür ise, lüble kabuğu tefrik etmez ayırmaz. Kabuğu aynen lüb bilir ve insanı cevherlik derecesinden kömür derecesine indirir.

- İman, lezaiz-i ebediyeyi ismar ettiği gibi, küfür de alâm-ı elimeyi ve ebediyeyi acı veren ve ebedî olan elemleri ahirette intaç etmesi, şe'nindendir.

- İmansızlık başka şeylere benzemiyor. İmansızlıkta hiçbir cihet-i lezzet yok.

- Kâfirin ruhunda hırs, adavet düşmanlık olduğu gibi, nefsini iltizam lüzumlu görme ve nefsine itimadı vardır. Bu sırra binaendir ki, dünya hayatında bazen galebe kâfirlerde olur. Ve keza, kâfir, dünyada hasenatının güzelliklerinin mükâfatını filcümle görür. Mü'min ise, seyyiatının günahlarının cezasını görür.

- Küfür ise, bürudet soğuk gibi, bütün eşyayı birbirinden ayrı gösterir ve birbirine ecnebî nazarıyla baktırır. Bunun içindir ki, mü'minin ruhunda adavet, kin, vahşet yoktur.

- Küfür ise, ruhu, kalbi söndürür, zulmetler içinde bırakır.

- İmansızlara ve cahillere nasihat tesir etmez! Çünkü nasihati dinleyen ancak cehlini bilenlerdir.

NETİCE OLARAK: Bakara Suresi'nin 13. Ayetinin tefsirinde: "... tabirinden anlaşılıyor ki; imanı olmayanın, nâstan addedilmemesi lâzımdır. Ancak "nas" tabiri mü'minlere mahsustur. Bu da ya imanın hâsiyetiyle insaniyetin hakikati mü'minlere münhasırdır veya imansız olanlar insaniyetin mertebesinden sukut etmişlerdir." (İşârâtü'l-İ'caz, s. 121.)

İmanın bütünlüğü içerisinde İslâm'ın akaidi dahilinde olan bütün müştemilât, özellikle de "Şeâir-i İslâmiye" de her mü'min ve Müslümanın sahip çıkıp, tatbik ve müdafaa edeceği manevî değerlerdir. Bunun aksinin veya dikkate alınmamasının doğuracağı neticelerin tehlikesini de Bediüzzaman zamanın Eğirdir Müftüsü'ne, oğlunun Barla'da yapmaya çalıştığı tahribata karşı ikazlarıyla dikkat çekmiştir. Oğlunun Barla'da o zamanda hem "ırkçılık" yaparak, hem de o köyün insanları ve talebelerin nazar ve akıllarını dinsiz felsefenin oyunlarına alet etme çabaları karşısında Barla Lâhikasındaki bir mektupta olayın ciddiyet ve vahametini Bediüzzaman zamanın müftüsüne şöyle ihtar ve ikaz etmektedir: