Kilit Parti Olma Pazarlığı ve Komisyonla Yönetme Vaadi

Önce bir hususu net vurgulayalım: Deva ve Gelecek partileri, yeni sistemin "nimetlerinden" yararlanarak eski sisteme dönmekten bahsediyorlar. Gelecek planlarını, parti programlarını, siyasette var olma mücadelelerini tamamen yeni sistem üzerinden kurguladılar. Bugün Türkiye parlamenter sistemle yönetiliyor olsaydı CHP; ne Saadet Partisi'nin ne de yeni kurulan Deva ve Gelecek partilerinin kapıları çalardı. Deva ve Gelecek partilerinin toplam oylarının ilk seçimde yüzde üçü geçemeyeceği gerçeği dikkate alındığında en fazla bir seçimlik ömürleri vardı. Bu iki partinin katı bir ideolojisinin olmadığı düşünüldüğünde yüzde birlik oylarla kalıcı olmaları mümkün değil. Girdiği ilk seçimlerde yüzde beşin üzerinde oy alamayan bir parti siyasette kalıcı olamaz. Toplama siyasi kadrolarla ve elit siyaseti ile kurulan partiler, parlamento dışı muhalefet yapmakla ayakta kalamazlar. Türkiye siyasetinde ana partilerden ayrılarak kurulan yeni partilerin başarılı olabildiği örnekler, Demokrat Parti ve AK Parti dışında yoktur. Bu iki partinin ilk girdiği seçimlerde aldıkları oy oranlarını ve siyasetteki ağırlıklarını hatırlatmaya bile gerek yok. Parlamenter sistem olsaydı, Deva ve Gelecek partilerinin siyasal alandaki işlevi ve konumu Doğru Yol Partisi'nden ayrılanlar tarafından kurulan Hüsamettin Cindoruk'un başkanlığındaki Demokrat Türkiye Partisi ve DSP'ten ayrılan ve büyük bir medya desteğini arkasına alan İsmail Cem'in kurduğu Yeni Türkiye Partisi'nin akıbetinden farklı olmazdı. Deva ve Gelecek partileri şimdiye kadar siyasetten umduklarını bulamadılar. Babacan ve Davutoğlu parti kurarken, AK Parti'den kopanlarla kendilerine geniş bir katılımın olacağını düşünüyorlardı. Hatta, bu partiler kurulurken parti kurucuları, AK Parti'de geçmişte önemli konumlarda siyaset yapmış ancak o dönem aktif bir konumda olmayan bir çok kişiyi aramalarına rağmen olumsuz cevap aldıkları biliniyor. SP lideri Temel Karamollaoğlu, bir söyleşide yeni partilere beklenen geçişin olmadığını bir "hayal kırıklığı" olarak ifade etmişti. Her iki parti, AK Parti tabanından bekledikleri geçiş gerçekleşmeyince kuruldukları dönemde Kürt seçmene yönelerek buradan bir çıkış yapmayı denediler. Ancak muhafazakar dindar Kürt seçmenlerden de bekledikleri desteği göremediler. Böyle bir siyasi gerçeklik üzerinden bakıldığında; Deva ve Gelecek partileri ancak pazarlık siyaseti ile kilit parti konumlarını güçlendirerek seçim sonrasında ayakta kalabileceklerini biliyorlar. Seçmenden göremedikleri desteği "kilit parti pazarlığı" ile telafi etme arayışındalar. Şu anda pazarlık süreci başladı. Yüzde 501'in imkanlarından yararlanmak istiyorlar. Millet İttifakı'nın kendilerine muhtaç olduğunu görüyorlar. Türkiye'nin seçmen kümelerinin yüzde 70'e yakınının sağ siyasal kimliklerden oluşması, SP, Deva ve Gelecek partilerinin, CHP açısından dikkate alınma zorunluluğunu ortaya çıkarıyor. CHP'nin bu partileri yanına çekme çabası tam da bu zorunluluğun bir tezahürü. Türkiye'de sağ seçmenin büyük çoğunluğunun -CHP siyaset olarak nerede durursa dursun- seçim pusulasında altı okun üzerine mühür basması kolay değildir. Geçtiğimiz seçimlerde ittifak siyasetinin imkanları ile taktiksel oy verme davranışı kısmen ortaya çıktı. HDP, İyi Parti ve CHP seçmeni yerel seçimlerde aynı adaya oy verebildi. Ancak durum böyle olsa bile diğer üç partinin (SP, Deva ve Gelecek) tabanının taktiksel bir saikle CHP'nin öncülüğündeki bir koalisyonun içinde yer alması öyle sanıldığı kadar kolay değil. Bu partilerin elitlerini bu varsayımın dışında tutmak gerekir. Millet İttifakı denince aslında İyi Parti'den daha çok CHP akla gelir. İttifakın öncülüğünü, HDP ile işbirliğinin bir gereği olarak CHP yürütüyor. Deva ve Gelecek partileri bu durumu bildikleri için, Millet İttifakı çatısı altında seçimlere gitmekten daha çok yeni bir ittifak ismi ile bir araya gelinebileceği pazarlığını yapıyor. Bu pazarlık aynı zamanda, seçim sürecinde eklemlenmeye değil bir aktör olarak süreci yönetme propagandasına da imkan verecek. Saadet, Gelecek ve Deva partileri, CHP'nin sağ siyasal seçmene ulaşmak için kendilerine muhtaç olduğu varsayımı