Nurs'un nurlu hatırası

Muhabbet Fedaileri'nin her gün yapılan sabah dersleri dört senedir devam ediyor.

Van'da Bediüzzaman Külliyesinin açılışı ve Mevlidin bir gün öncesi sabah dersinde okuduğumuz Sirâcü' n-Nur bitmişti. Kitabın son sayfalarında Denizli Kahramanı ve Üstadın Fedakâr talebesi Merhum Hasan Feyzi'nin muhabbet ifade eden yazıları ve coşkulu şiirleri bizleri hasret duyduğumuz Üstadın memleketine, medresesine, Köyüne, evine, yurduna yuvasına hayalen alıp götürdü...

"Nurs'un, nur çıkan nurlu dağında, Bülbül öter bahçesinde bağında, Tozu olsak onun pâk ayağında Ey rahmet-i âlem cilvesi Risaletü'n-Nur!"

Van'da Bediüzzaman Mevlidinde kardeşlerin muhabbetle kucaklaşmaları, görüşmeleri ve sohbetleri içimizde bir tatlı hasret olarak hissettik. Anadolu topraklarından koşup gelen bahtiyar Nur Talebelerinin bayram sevincine duyduğum arzuyu, özlemi, iştiyakı "Bab-ı feyzinden ırak olmayı asla çekemem" şiirdeki yanık ifadeler hissiyatıma tercüman oluyordu. Ya da teessürümü "Çünkü hicran dolu kalbim yine hicran olacak" mısrasındaki feryadı, kalbimin dili olsa belki herkes duyacaktı.

Bediüzzaman'ın Kur'an ilimi ve irfanıyla mücehhez hakikat deryası kitaplarını okuyan imanlı, izanlı, ahlaklı ve faziletli insanlar, onun fikirlerine ve hissiyatlarına hissedar olduğu gibi yaşadığı mübarek yerlerin güzelliklerini, müstesna mekânların gönüllerde iz bırakan hatırasını, hissiyatını, heyecanını iç âlemlerinde murakabe ile severler, tefekküre vesile ederler...

2019 Eylülünde Nurs'ta geçen bir gece, uzun bir zamanı yaşamış gibi hatırladıkça hissiyatıma, duygularıma huzur ve mutluluk veriyor. O seyahatin notlarından:

"Nurs'a doğru gece yolculuğunda karanlık perdesi gözümüzü kapatınca kalbi tahayyül ve mülahaza ile Üstadın doğumundan, vefatına kadar geçen zamana dalıp gittik. Bediüzzaman'ın yıllarca hasret duyduğu, soyadını aldığı Nurs Köyü'ne gitmenin merakı, mutluluğu ve heyecanı vardı içimizde. Seyahatte hiç görmediğim Nurs'u hayalimde canlandırmaya çalışıyordum..."

Gecenin karanlığında "Nurs Köyüne Hoş Geldiniz" tabelası mekân-ı maksuda ulaştığımızı gösteriyordu. Sokak lambalarının ışığında merakla Nurs'u görmeye çalışıyorduk. Su akan derenin üstündeki ahşap köprüden Bediüzzaman'ın nur medresesine geçtik. Herkeste Nurs'a gelmenin sevinci ve huzuru vardı.

Yatsı namazından sonra büyük salonda Risale-i Nur dersi başladı. Bediüzzaman, kendi köyünde risalelerin diliyle konuşuyordu. Okunan iman hakikatlerini dikkatle ve iştiyakla dinledik.

Gece dereye bakan odaya çekildik. "Nurs'da gece sessizliği vardı. Sani-i Hakîm, enva-i kâinatı sessizce konuşturuyordu. Bütün tabiat ve mahlûkat, üzerlerinde tecelli eden Esma-i Hüsna'nın güzelliklerini karanlığın siyah hicabıyla setretmiş hafi zikrine dalmıştı." Derenin çağlayan sesi ile sonbahar esintileri yaprakların hışırtısı karanlıkta hayat işaretleri gibiydi.