Hasan Feyzi Yüreğil (1895-1943)

Mecazî aşkların fırtınalarına kapılmadan âfâkî âlemlerden geçip doğrudan hakikat âlemlerinin saf, duru, berrak ve latif iklimlerin baharına uğramış.

Sanat, maneviyat, marifet bahçelerinden muhabbet deryasına vasıl olmuş muhterem bir şahsiyetle muhavereyi tahayyül ediyorum. O Bediüzzaman ve Risale-i Nurlarla küçücük kalbinde kâinat kadar ulvî bir aşkı yerleştirmiş, Nuranî ilimler, ilhamlar, iltifatlarla yükselmiş, İlâhî aşkın basamaklarından münteha derecelere, ulvî mertebelere, ruhanî lezzetlere vasıl olmuş, bedelinde canın nezretmiş, Üstad'dan 14 sene önce vefat etmiş muhlis ve mümtaz bir şahsiyetten, Hasan Feyzi Yüreğil'den bahsediyorum.

Bediüzzaman'ın Saff-ı evvel fedakârlarından, ilmiyle, irfanıyla, ihlasıyla meşhur talebelerinden şehit Hasan Feyzi, gönülleri yakan, duyguları coşturan şiirlerinde samimî aşkın tezahürleri, gönüllere yansıyan, lerzeye getiren tecellileri hissedilir... Onun samimî ilmî yazıları ve sanat harikası şiirleri, Risale-i Nur şairi vasfıyla Nur mekteb-i irfanında dua ve temenniler gibi hâlâ zevkle, şevkle, heyecanla okunur, dinlenir...

Hasan Feyzi'nin ilmini, ihlasını, sanat ve edebî kişiliğini, şiirlerindeki derin mana gücünü, etkili ifade zenginliğini, sanat ve estetik genişliğini izah etmek neredeyse imkansızdır. Muhammet İkbal'in şiiri, ifadesi mümkün olmayan terennümleri işaret ediyor: "Heyecan verdi gönülleri, / Heyecanlı sesleri gönlümün;/ Ben o nağmeden müteheyyicim:/ ki yok ihtimali terennümün..."

Ateşîn ifadelerin peşinden muhayyilem beni o zat-ı mübareğin mekânına götürdü. Aklımda kalan notlarda: "Hasan Feyzi Hz. Kısa boylu, zayıf, nahif, halim, selim, son derece nazik ve kibar, yumuşak huylu, yumuşak sesli, güler yüzlü, hoşgörülü, zeki bakışlı..." ifadelerden cesaret alarak huzuruna vasıl oldu. Hâlî bir uzlette nur dersini mütalaa ediyordu. Eşikte hürmet, hicap ve heyecanla yere diz çöktüm. O dersine dalmışken, ayrılık şiiri zihnimden geçiyordu: "ekilip nur-u hidayet yine zindan olacak, /Yine firkat, yine hasret, yine hüsran olacak." Böyle devam ederken... "Bab-ı feyzinden ırak olmayı asla çekemem," dedim. O da fark etti: "Dahi nezrim bu ki canım sana kurban olacak." diye mısrayı tamamladı... sıcak, samimî ve şefkatli haliyle selamımı, musafaha ile selamladı.