Umudun sessiz pınarları Gazze'nin anneleri

Umudun sessiz pınarları Gazze'nin anneleri

Mustafa Çelik

Gazze'nin anneleri, ümmetin şeref sancaklarıdır. Gazze... Haritada küçük bir nokta belki. Ama yeryüzünün vicdanı orada her gün yeniden imtihan veriyor. Bombaların göğü parçaladığı, gözyaşlarının toprağa karıştığı o coğrafyada birileri var ki, bu çağın en büyük sessiz çığlığı oldular: Anneler.

Gazze'nin anneleri sıradan insanlar değiller. Onlar, evlatlarını bir sabah kahvaltıya değil, şehadete uğurlayan kadınlar. Oğullarını kefen yerine bayraklara saran, kızlarının küçük bedenlerini elleriyle mezara koyan, ama yine de dimdik duran yüreklerdir onlar.

Bir anne düşünün; çocuğu şehit olmuş, evi yıkılmış, acı her köşesinden sızıyor... Ama ellerini semaya açarken dudaklarından dökülen tek şey "Elhamdülillah" oluyor. İşte bu teslimiyet, bu sabır ve bu onur; onları yalnızca Gazze'nin değil, ümmetin şeref sancakları yapıyor.

Sözde büyük güçler ekran başında "endişe" duyarken, Gazze'nin anneleri susarak haykırıyor. Onların gözlerinde öyle bir bakış var ki, dünyaya adalet dersi verecek kadar derin. O anneler konuşmasa da direnişi öğretiyor; ağlamasa da karanlığı yırtıyor.

Biz, uzak şehirlerde kahvelerimizi yudumlarken, onlar molozlar arasında bir gelecek arıyor. Biz haber bültenlerinden izliyoruz, onlar o haberin ta kendisi oluyor. Ne var ki, asıl haber şu: İnancın, sabrın ve onurun adı artık Gazze'nin anneleri.

Ve bu anneler, tarihin en yüce makamlarından birinde yer alıyor: Sancağı taşımak. Ama bu, kumaştan değil; şereften, sabırdan, iman ve vakardan dokunmuş bir sancak. Ümmetin en yükseklerde dalgalanan sancağı. Çünkü her şehidin ardından gözyaşını yutan bir anne varsa, orada zulüm yenilmeye mahkûmdur.

Gazze'nin anneleri, Firavun'un sarayında imanının kavgasını veren Âsiye'nin yolundadır. Gazze'nin anneleri ümmet doğuruyorlar. Gazze'nin dışındaki anneler ise korku yoğuruyorlar. Zamanın bütün ağırlığı Gazze'nin üzerine çökerken, orada bir annenin kalbiyle başlar sabrın tarihi. Çocuklarının üstüne yağan bombaların altında, bir annenin elleriyle dokuduğu cesaret büyür. Gazze'nin anneleri, yalnızca evlat değil, ümmet doğuruyorlar. Her bir evlat, bir direnişin adı oluyor. Her ağıt, bir niyete dönüşüyor: yaşamak değil sadece; onurla yaşamak.

Gazze'nin dışındaki coğrafyalarda ise bir başka sessizlik var. Savaş yok belki, ama başka bir yara gizli: korku. Bu topraklarda anneler çocuklarını sarsarak değil, saklayarak büyütüyor. Televizyonu kapatarak, haberlerden kaçırarak, gözlerini başka tarafa çevirerek... Kalplerde bir eziklik, dudaklarda ürkek dual…

Çok sayıda insan, Firavun'un zulmünden korktuğu için iman etmezken, Firavun'un karısı korkmamış, Allah'ın rızasını ve yakınlığını kazanmayı seçmiştir. Yaşadığı ihtişamlı sarayı ve muhteşem nimetleri ardında bırakan bu kutlu kadın, ölüm, açlık gibi birçok tehlikeyi göze alarak büyük cesaret örneği göstermiştir. Onun, "Rabbim bana Kendi katında, cennette bir ev yap; beni Firavun'dan ve onun yaptıklarından kurtar ve beni o zalimler topluluğundan da kurtar." (Tahrim Suresi, 11) diyerek ettiği dua, samimi imanının göstergesidir.

Dünyanın en kırılgan coğrafyalarından birinde, savaşın ve yıkımın gölgesinde büyüyen çocukların başında, sessizce dua eden anneler var. Gazze'nin anneleri… Onlar, sadece birer anne değil; onlar sabrın, direnişin ve insanlığın en güçlü metaforudurlar.