Günahkâr olsun olmasın her Müslümana ihtiyacımız var

Allah'ın arzında dara girdiğinde, başı sıkıntıda olduğunda Müslümanın diğer Müslüman kardeşlerine ihtiyaç duyması, inancından, imanından kaynaklanan bir durumdur. Zaman, mekân ve nesiller değişse de Müslümanın Müslümana ihtiyacı değişmez. Müslümanların kendi topraklarında müstevli harbi ve mürtedlere yenik düşmelerinin sebebi, birbirlerinden uzak düşmeleridir. Müslümanların arasındaki ayrılık ve gayrılıklar, lâ dinileri güçlendiren sermayeden sayılırlar.

Müslümanın mezhebi, meşrebi, tarikatı kendikinden farklı olan Müslümana yardım etmeye engel teşkil etmez. Şayet engel teşkil ediyorsa, Müslümanın yapacağı iş, dinini ve imanını yeniden gözden geçirmesidir. Ebu Hureyre'den(r.a.) rivayet edildiğine göre Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur. "Mümin, müminin aynasıdır. Mümin, müminin kardeşidir. Onun malını, mülkünü korur. Bulunmadığında da ona ait her şeyi korur." (Sünen-i Ebu Davud, Edeb, 49) Dinimizin ve din kardeşlerimizin maslahatını şahsi ikballerden, meşrep, hizip ve grup menfaatinden öne almamız ve önde tutmamız, imanımızın bir gereğidir.

Dara girdiğinde, ihtiyaç hissettiğinde Müslüman kardeşlerinden yardım göremiyorsan; bil ki bunun üç sebebi olabilir. Birincisi geçmişte sen bu Müslüman kardeşlerini ötekileştirip hesaptan düşürmüş olabilirsin. İkincisi Müslüman kardeşlerin henüz senin Müslüman olduğuna kanaat getirmemiş olabilirler. Üçüncüsü Müslüman kardeşlerin Müslümanlarla yardımlaşmanın ve dayanışmanın önemini idrak etmemiş olabilirler. Dolayısıyla her üç durumda da bu Müslüman kardeşlerinle yeniden ilgilenmen zaruret arz etmektedir. Dün önemsemediğin, hesaptan düşürdüğün Müslüman kardeşlerini bugün yanında bulamıyorsan suçu onlarda değil kendinde ara. Müslümanları önemse ki, Müslümanların nezdinde önemden düşmeyesin. Bil ve inan ki; Müslümanları önemsiz görenler önemsiz kalırlar.

İnsanlık huzura aç. Dünya sadece bir zamanda değil bütün zamanlarda İslâm'a ve Müslümanların vahdetine muhtaç. Müslümana bir günah, suç, kabahat nisbeti söz konusu olduğunda, hüsnü zan ilkesiyle (aslı yoktur, yapmamıştır) hareket edilir. Müslümana nispet edilen günahın, kabahatin doğruluğu kesinlik kazandığında ise, ıslahı için dua edilir, ilişkilerde ihtiyat gözetilir, zorunlu olmadığı sürece konuşulmazanlatılmaz. Esas olan günahkâr Müslümanı ifşa etmek değil, nasihat edip ıslah etmektir.

Dava adamları, bütün zamanlarda ve mekânlarda uhuvvet ruhunu koruyan adamlardır. Onlar, dünya yıkılsa da asla dinlerinden, dinlerinin değerlerinden ve din kardeşlerinden vazgeçmezler. Tek ümmet olma ruhuyla hareket eden Müslümanları; yıllar önce bıraktığınız yerde, yıllar sonra saçlarına ve sakallarına düşen aklarla ve alınlarındaki çizgilerle, aynı yerde dururken, aynı şeyi söylerken, aynı değerleri korurken, aynı zulme kafa tutarken, aynı heyecanla ve aynı ruhla beklediklerini görebilirsiniz. Biliniz ki; seyyar kıbleli olanlardan dava olmaz.

Şimdi İslâm'ı ve Müslümanları öne çıkarma ve önemseme zamanıdır. İslâm ve Müslümanlar ihmale gelmezler. Müslümanları ve dinlerini öteleyenlerin ve iteleyenlerin Müslümanlarla ilişki ve alakaları kalmaz. Müslüman olarak Müslümanlardan daha ziyade münkir ve müşriklere, masonlara, farmasonlara, liberalistler, demokratlara ihtiyaç hissediyorsanız, oturun dininizi ve imanınızı yeniden gözden geçirin. Müslümanlara ihtiyaç duymama hissine kapılmışsanız, artık kendiniz Müslümanlardan saymayın.