Hilafetin ilgasından bu yana gündem hırsızlarına yenik düşmüşüz. Kendi ölümüze ağlamayı ve kendi başımızı bağlamayı unutmuşuz. Ücretli ölü ağlayıcıları tutmuş ve başımızı da hep Batıya bağlatmışız.
Evet, Hilafetin ilgasından bu yana İslâm coğrafyasında Ehven-i şer değil, Eşeddü şer gündemdedir. Müslümanlar Allah'ın arzında neyle idare olunmaları gerektiğini unuttuklarından dolayı bugün hangi beşeri rejimin ehven-i şer olduğunu tespit etmeninin derdine düşmüşlerdir.
İslâm; sulhu ve selâmeti cihanşümûl ölçekte tesis eden ve bütün insanlığı hakikatte, adalette ve sulhte birleştiren nevine münhasır alternatifsiz itikadi ve ameli nizamın adıdır. Müslümanların hayatlarını düzenleyen bir dini çerçeveleri vardır.Bir de insanların günlük yaşamlarını nasıl sürdürmeleri gerektiğini beyan eden İslâm hukuku vardır. Bu hukuk düzeninin içinde Müslümanın hayatını yakından ilgilendiren birtakım kavramlar vardır ve bunlar önemli bir yer tutar. Bunlardan biri de "Ehveni Şer"dir. Evvela şunu bilelim ki; neyin şer, neyin hayır olduğunu bilen ve Peygamberleri vasıtasıyla insanlara bildiren Allahû Teâla'dır.
"Savaş, hoşunuza gitmediği hâlde, size farz kılındı. Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için şer iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz." (Bakara Sûresi 216)
Hayrı ve şerri tespit ve tayin eden Allahû Teâla'dır. Allah'ın bildiğini biz de biliriz deyip, insanlara kendi heva ve heveslerine göre hayır ve şer tespit ve beyanında bulunanlar, Allah'a meydan okuyanlardır. Din olarak, hayat nizamı olarak hayır bir tek İslâm'dır. İslâm'ın dışında her ne varsa şerdir. İslâm'ın önüne ve yerine geçsin diye icad edilmiş bütün beşeri rejimler, ideolojiler şer cümlesindendirler. Bir beşeri rejimi başka bir beşeri rejime tercih etme hakkımız, muhtariyetimiz yoktur. Böyle bir muhtariyeti kendilerinde görenlerin tercih ettikleri şey ehveni şer değil, eşeddü şerdir.
İslâm, sadece bir ibadet ve dua sisteminden ibaret olmayan, aynı zamanda etik ve hukuki prensipleri de içeren kapsamlı bir yaşam tarzını temsil eder. Bu çerçevede, Ehveni Şer kavramı, Müslümanların karşılaştıkları zorluklara karşı en hafif zararı seçmeyi öğütleyen önemli bir ilkedir.
İslâm ile idare olunmayan bütün ülkelerde ehven-i şer değil, eşeddü şer yürürlüktedir. Ehven, kelime anlamı itibariyle, "daha hafif"; şer ise, hayrın karşıtı olup, "meşru olmayan her türlü iş" demektir. Terkip olarak da ehven-i şer, diğerlerine kıyasla zarar ve fenalık bakımından daha hafif olan kötülük anlamında kullanılır.
Mecelle'de, "İki şerden, daha hafif olanı (ehven-i şerreyn) ihtiyâr olunur" (Mecelle, md. 29) şeklinde bir genel kural bulunmakta olup, bununla anlatılmak istenen şudur: Câiz ve meşrû olmayan iki şeyden birinin işlenilmesi durumunda kalınırsa, bunlar arasında kötülük ve fenalık bakımından daha az ve hafif olanı tercih edilir. Çünkü, haram olan bir şeyi işlemek, ancak zarûretten dolayı mübah kılınmaktadır (Mecelle, md. 21). Zarûretler de kendi miktarlarınca takdir olunacağına göre (Mecelle, md. 22), daha hafif olan dururken, daha ağır ve büyük bir haramı işlemek zarûret sınırını aşmak olur.