Bülbül varken kargaya uyulur mu (2)
MUSTAFA ÇELİK
Kargalar sıradanlığı, çirkinliği, gürültüyü temsil ederken; bülbül zarafeti, güzelliği ve gül gibi değerli olana yakınlığı simgeliyor.
Bir kavmin önderi karga olduğu vakit onu leşli bir araziye götürür. Önderi bülbül olursa gülistana götürür. Bülbül varken kargaya uyulur mu
Karga ile bülbül arasında yapılan bu benzetme, yalnızca kuşlar dünyasına ait değil. Karga; sesiyle rahatsız eden, güzellikten nasibini almamış, nerede çürük varsa oraya yönelen bir figürdür. Oysa bülbül, zarafetin, musikinin ve baharın sembolüdür. Gülü sever; dikenine razıdır ama onun için şarkı söylemekten geri durmaz.
Bir kavmin önderi karga olursa, o kavim önce sesin çirkinliğine alışır. Leşin kokusunu "kader" sanır. Çamurun içinde yaşamayı öğrenir. Zamanla güzellik tuhaf, çirkinlik sıradan gelmeye başlar. Oysa bülbülün sesi hâlâ bir yerlerde yankılanmaktadır; fakat karga çığlıkları o kadar çoğalmıştır ki, o ince nağmeleri duymak neredeyse imkânsız hâle gelir.
Ne acıdır ki çoğu zaman insanlar karganın peşinden gider. Çünkü karga cesurdur, yüksekte uçar, kalabalık konuşur. Hızlıdır, göze görünür. Ama onun varlığı gülü soldurur, sesi şiiri boğar. Oysa bülbül sakindir. Gürültü etmez. Gölge arar, derinlikte yaşar. Onu görmek için kalbini susturman gerekir; duymak içinse içini temizlemen.
İşte bu yüzden sorulmalıdır kendimize: Bülbül varken kargaya uyulur mu
Cevap açıktır. Güzelliğin ve hikmetin varken, neden çirkinliğin ve cehaletin peşinden gidesin ki Ancak şu var ki, kargalar gülün kokusundan uzak düşünce, bülbülün yoldaşlığından nefret duyarlar!
Kargalar, gül bahçelerine inmez. Onlar ne kokusunu bilir gülün, ne de onun etrafında dönen bülbülün aşkını anlar. Çünkü alışkındırlar çöplüklerde ötmeye, pislikte güzellik aramaya... O yüzden gülün kokusundan uzak düştüklerinde, yalnızca yitirdikleri güzelliği değil, ona yaklaşanları da düşman bellemişlerdir. Bülbülün yoldaşlığından nefret etmeleri bundandır.
Zira kalbi kararmış olan, aydınlıktan rahatsız olur. Çirkinliğe alışan göz, güzelliğe körleşir. Hakkı unutmuş bir kalp, hakikati dile getiren her sesi susturmak ister. Bu yüzden tarih boyunca her bülbülün bir düşmanı olmuştur; her hakikatin bir muarızı, her güle uzanan elde bir diken...
Ama ne kargaların sesi susturabilir bülbülün nağmesini, ne de çirkinliğin saldırısı solgun düşürebilir bir gülün zarafetini. Çünkü gül, sessiz de olsa kokusuyla hükmeder. Bülbül, anlaşılmasa da aşkıyla direnir.
Sen hangi yolun yolcususun Çöplükte yankılanan bir çığlık mı, yoksa güle sevdalı bir nağme mi
Unutma: Bülbül gül için yanar; karga yalnızca ses çıkarır.
Toplumlar, yönünü tayin ederken sesin gürlüğüne değil, anlamın derinliğine bakmalıdır. Çünkü leşin çokluğu, gülün değerini azaltmaz.
İnsan, çoğu zaman görünene tutulur. Parlayan gözlere, kusursuz gülüşlere, dikkatlice seçilmiş kelimelere… Kabuğa, yani dışa. Hayranlıkla bakar; ama neye hayran olduğunu çoğu zaman bilmez. Dışarıdan gelen ışıltıya, belki bir anlık ilgiyi bütün bir sevdaya yorar. Oysa kabuk, en kolay değişen şeydir. Zamanla solan bir yüz, yıpranan bir kelime. Geriye kalması gereken özdür ama çoğu ilişkide o hiç tanınmaz bile.

13