Müdâhene (Dalkavukluk)

Peygamber efendimiz buyurdular ki:"Övgüde ölçüyü kaçıranları gördüğünüzde yüzlerine toprak atın!" (Buhârî, Müslim)."Şayet biri arkadaşını övecekse ve onun iyi biri olduğuna hakikaten inanıyorsa, 'Kanaatimce o şöyle şöyledir' desin. Çünkü birinin gerçekte ne olduğunu ancak Allah bilir" (Buhârî, Müslim).İslam ahlak kültüründe dalkavukluk kavramını karşılayan en uygun terim "müdâhene"dir. Arapça olan bu kelime "yağ" anlamındaki "dühn"den gelir; Türkçe'deki tam tercümesi "yağlamayağcılık"tır. Klasik sözlüklerde yağın nesneleri yumuşatması gibi bazı söz ve davranışlar da özellikle güçlü ve etkili insanların sertliklerini yumuşattığı, tepkilerini önlediği veya onları memnun edip kolayca ikna edilmelerini sağladığı için bu tür davranışlara mecaz yoluyla müdâhene (yağcılık) dendiği belirtilmektedir. Bu nedenle aynı sözlüklerde müdâhene "yapmacıklık, olduğundan başka türlü görünme, aldatma, kandırma gibi gayrı ahlâkî söz ve davranışlar" şeklinde açıklanır.Bu tür riyakârca tutumlar için Osmanlı ve günümüz Türkçe'sinde en sık kullanılan kavram "dalkavukluk"tur. İbn Manzûr, Asım Efendi gibi sözlükçülerin, Ahmed Rifat gibi ahlak yazarlarının verdikleri bilgiye göre müdâhene, dalkavuk tabiatlı insanların itibarlı birine yaranmak ve türlü menfaatler elde etmek gibi ahlâkî olmayan amaçlarla ona karşı aslında gerçek niyet ve fikirleriyle çelişen- münafıkça hareketler sergilemelerini ifade eden bir terim haline gelmiştir. Erken dönem ahlak yazarlarından İbn Ebi'd-Dünyâ (ö.m. 894) da "Zemmü'd-dünyâ" adlı eserinde müdâheneyi, "bir kimsenin başkalarıyla ilişkilerinde, dıştan güzel görünen davranışlar sergilerken -karşı tarafın hoşuna gitmek için- bu davranışlara Allah'ın razı olmayacağı söz ve hareketler katması" şeklinde tanımlar. Bu büyük âlim, bu şekilde dalkavukluk yapanları "bu ümmetin münafıkları" diye niteler.İlgili kaynaklarda müdâhene ile müdârâ kavramları arasındaki farka da dikkat çekilir. Müdârâ "birinin şerrinden korunmak için ona karşı dinen haram sayılan aşırılıklara sapmadan- güler yüzlü, tatlı dilli, hoşgörülü davranma" anlamına gelir. Dinî kaynaklarda müdârânın meşru, müdâhenenin haram olduğu belirtilir. Hadis, fıkıh ve ahlak âlimi İbn Hıbbân'in (ö.m. 969) Ravzatü'l-'ukalâ' isimli önemli ahlak kitabının konumuzla ilgili bölümü "İnsanlara Müdârâ Etme ve Müdâheneden Sakınma" başlığını taşır. İbn Hıbbân burada akıllı bir insanın, birlikte yaşamak zorunda olduğu kişileri idare etmesi (müdârâ), ancak dalkavukluk da (müdâhene) yapmaması gerektiği üzerinde durur.Gazâlî ise müdâhene ile müdârânın farkını daha ziyade sergilenen davranışın arkasındaki niyette arar. Buna göre şayet güçlü ve etkili birinin inanç ve değerlerimize zarar