31.01.2024 ve 06.11.2024 tarihli yazılarımda da bu konudan bahsetmiştim. Ne kadar yazsak yeridir. Çünkü bid'at "yenilik" demektir ve Müslüman dünya, yeniliği kötülemenin kültüre dönüştürüldüğü zamanlardan beri her alanda yenilik yapmaktan korkar hale getirilmiş, bu yüzden de hayatın değişik alanlarında sürdürülebilir bir dinamizm kazanamamıştır.
Kur'ân-ı Kerîm'de bid'at kavramı pejoratif (kötüleyici) anlamda hiç geçmediği halde "Her yenilik bid'attir ve her bid'at sapkınlıktır' anlamında bir "hadis" üretilmiş, bu ve benzer rivayetlerden beslenerek oluşan hâkim zihniyet, asırlar boyu dünyevi yeniliklere karşı kendini kapatmıştır.
Merhum Prof. Muhammed Talbî'nin "Bid'atler" başlıklı makalesini ("Les Bida", Studia Islamica, no. 12 (1960), pp. 43-77) okuduktan sonra haberdar olmuştum: Bühlûl (Behlül) b. Râşid adlı bir âlim varmış. İlgili klasik kaynaklardan öğrendiğime göre bu zat meşhur hadis ve fıkıh âlimi Süfyân es-Sevrî (ö. 161778), Mâlikî mezhebinin önderi Mâlik b. Enes (ö. 179796) gibi hepsi de Ehl-i hadis'e mensup birçok hocadan ders almış. Klasik kaynaklar Behlül'ün ilminin derinliğinden, güçlü dindarlığından ve duasının geri çevrilmediğinden övgüyle bahsederler. Aynı kaynaklar, Behlül'ün bid'at (yenilik) icat etmekten ne kadar çok korktuğunu gösteren şöyle bir ibretlik hikâyesini de anlatırlar:
Bir gün Behlül, serçe parmağını avcunun içine saklayarak arkadaşlarının yanına gelir. Birine gizli bir şeyler söyler. O arkadaşı oradan ayrılır. Bir süre sonra geri dönen arkadaşı ile Behlül bir köşede tekrar gizlice konuşurlar. Sonrasında Behlül avcuna sakladığı parmağını açar ve "Beni İslam'a bi'dat sokmaktan koruyan Allah'a şükürler olsun" der.
Meğer Behlül evinden çıkarken eşi ona bir sipariş vermiş. O da siparişi unutmamak için serçe parmağına iplik bağlamış. Sonra da bu yaptığının bi'dat olacağından korkmuş. İşte ilk gizli konuşmasında arkadaşından, Abdullah İbn Ferruh adlı zata giderek ona Sahabîlerden birinin böyle unutmamak için parmağına iplik bağlama alışkanlığının olup olmadığını sormasını rica etmiş. İbn Ferruh, "Abdullah İbn Ömer (Hz. Ömer'in oğlu Abdullah) bazen böyle yapardı" demiş. Behlül, Sünnet konusunda son derece titiz olduğu bilinen Abdullah'ın da böyle yaptığını öğrenip, kendisinin bi'dat yapmadığını anlayınca çok sevinmiş ve Allah'a şükretmiş. (Muhammed b. Ahmed et-Temîmî (ö. 333945), abaâtu Ulemâi İfrîıyye, Beyrut, tarihsiz, s. 52-53, vs. kaynaklar).
Sunacağım ikinci anekdotun Behlül'den 50-60 yıl sonra yaşandığı anlaşılmaktadır. Buna göre, Horasanlı meşhur zâhidlerden Muhammed b. Eslem (ö. 242856), Hz. Peygamber döneminde un eleme adeti olmadığını duymuş. Buna dayanarak elek kullanmanın ve elenmiş undan ekmek pişirip yemenin bid'at