Osmanlıyı parçalamayı amaçlayan Misyoner okulları feminizmin de öncüsüydü
Osmanlıyı parçalamayı amaçlayan Misyoner okulları feminizmin de öncüsüydü
MUSTAFA ARMAĞAN
Geçen hafta Gaziantep'te üç gün geçirdim. Tarihi mekânları ile nefis yemekleri kadar enfes kültüründen damlaları da gönül heybemde muhafazaya aldım. Uzmanlardan duyduklarımdan biri de Misyoner okulları kurulmadan önce Antepli Ermenilerin Ermenice değil, Türkçe konuştukları ve halkla bütünleşmiş olduklarıydı. Ne zaman ki Misyoner Okulu kurulup Antepli Ermeni çocuklarına "milli kimlik" aşılanıyor ve Ermenice öğretiliyor, o zaman ayrışma başlıyor.
Aklıma oradan geldi: Neden misyoner okullarının Türkiye'deki "Feminizm"in oluşumu üzerindeki etkisi gündeme getirilmez Ve neden kendisi de bir Misyoner okulu mezunu olan romancı Halide Edip Adıvar'ın, içinde "Kızlarımızın geleceğine İngiliz etkisini ve İngilizceyi yerleştirmek için elimizden geleni yapacağız" cümlesi de geçen müthiş(!) yazısı ısrarla görmezden gelinir
Ülkemizde faaliyetlerine devam eden American Board üyeleri Osmanlı limanlarına ilk çıkarmayı 1812 yılında yapmış, ardından yüzyılın ortalarında Sultan Abdülmecid'den aldıkları bir fermanla Protestan "dini"nin ayrı bir kilise olarak tanınmasını sağlamış ve diğer Osmanlı "milletleri" ile eşit statü kazanmayı başarmışlardı.
Başlangıçta Türkiye'ye uyum zorlukları çeken misyoner feministler açtıkları okullarda orta sınıfa mensup Osmanlı kızlarını Evanjelik idealler doğrultusunda sıkı bir şekilde eğitmeye girişmiş, bu arada okullarını Osmanlı toplumuna adapte edebilmek için de "nakış dikiş eğitimi" gibi bazı minik "yerel tavizler" lutfetmişlerdir. Bu misyoner okulları büyük ölçüde başlangıçta imparatorluğun yeni yeni palazlanan batılılaşmış elitinin kültürel ihtiyaçlarına hizmet etmekteydi.
Kız misyoner okullarında Ermeni, Rum ve Müslüman çocuklarına Amerikan tarzı "kozmopolit" bir eğitim veriliyordu. Üsküdar Amerikan Kız Koleji'ne 1901 yılında girmiş olan Halide Edip Adıvar örneğinde gördüğümüz gibi "Amerikanlaşmış" ve misyoner hocalarına hayran yeni tipler imaline girişilmişti.
"Milli romancı" diye takdim edilen Halide Edip'in The Nation adlı İngilizce gazeteye gönderdiği mektupta (1908) Türkiye'nin karanlığı içinde yeni bir ufuk açarak kendisini kurtaran fedakâr ve örnek Amerikalı ve İngiliz öğretmenlerine şükranlarını bildirmesi, onları "Osmanlı toprağına ışık getirdikleri" için cân u gönülden alkışlaması da gösteriyor ki, bu okullarda kendi toplumunun değerleri nakış, dikiş gibi el sanatları düzeyinde bırakılmakta, çocukların zihinlerine sözde bir