"Karşısında Sultan II. Abdülhamid'i gören ve oyununu oynayamayan Avrupalı, padişahımızı devirmek için çalışıyor. Biz bari düşman gibi düşünüp düşmandan yana olmayalım." "Söyleyene değil, söyletene bak" derler. İster inanın, ister inanmayın, aydınlık bir yürekten damlayan bu arifane sözler bir âlimin değil, bir eşkıyanın ağzından çıkmıştır. Aynı dö
"Atatürk'ün kurduğu parti" diye hava bastıkları Cumhuriyet Halk Partisi bir terör örgütü olan PKK'nın uzantısı HDP ile seçim işbirliğine gitti. İşe bakın: En sıkı Türkçü ve Atatürkçü olduğunu söyleyen parti bugün Kürtçü hareketle kader birliği ediyor. (1991'de de Meclise girmesine koltuk değneği hizmetinde bulunmuştu.) Türkçü ve Türk milliyetçisi o
Türkçe ibadet, Türkçe Kur'an ve Türkçe ezanla başlayan "Din inkılabı"na girişildiyse de sonuncusu hariç akim kaldılar. "Ezan inkılabı"nın ise milletin verdiği ayarla Menderes hükümetince kaldırıldığını biliyoruz. Lakin Cumhuriyet inkılapları arasında bir "Ramazan inkılabı"nı hatırlamıyoruz. "Ramazan inkılabı" yapılmadı mı acaba yoksa biz mi bilmiy
Sosyal medyada nereye baksanız aynı terane: İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif'in oğlu Çetin Altan'dan borç para isteyecek hale düşmüş. 'Yazıklar olsun! Nerde bu devlet Millete İstiklal Marşı'nı armağan etmiş bir şairin evladının düşürüldüğü hale bak' diye resmi ideolojiye çıkışılacağına, laf 'İslamcı şair Akif'in oğluna bir sosyalist sahip çıkmıştı'
10 Kasım 1938 günü CHP'nin içerisinde kadrolaşmasını büyük ölçüde tamamlamış bulunan İsmet İnönü'ye çevrilmişti bütün gözler. İçişleri Bakanı Şükrü Kaya engeli aşıldıktan sonra Mareşal Fevzi Çakmak'ın desteklediği İnönü tek muhalif oya karşılık ezici çoğunlukla Çankaya Köşkü'nün yeni ev sahibi olacaktı. Kısa bir süre beraber çalıştığı halefi Celal
İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Curzon ile TBMM Hükümeti Dışişleri Bakanı İsmet Paşa (karikatürist Derso'nun çizimi). Lozan Antlaşması milletin vicdanında kanamaya devam ediyor. Adalar Denizi'nde bizi Yunanistan'la her an harp haline sokacak kırılganlığı ibretle takip ediyoruz. Yunan'a teslim edilen Batı Trakya Türklerine yönelik baskılar kemiğe da
Vaktiyle aynı başlıklı bir yazı kaleme alıp köşe yazarlığı yaptığım mevkuteye göndermiştim. Ertesi gün bir de baktım, "yalanları" kelimesi acar bayan editör tarafından kesilmiş, başlık "8 Mart Dünya Kadınlar Günü" olmuş! Bunlar çok fena özgürlükçü ya, mangalda kül bırakmaz, 'diktatörlük var, fikir özgürlüğü yok, ağzımıza pranga vuruluyor' diye nut
Vaktiyle aynı başlıklı bir yazı kaleme alıp köşe yazarlığı yaptığım mevkuteye göndermiştim. Ertesi gün bir de baktım, "yalanları" kelimesi acar bayan editör tarafından kesilmiş, başlık "8 Mart Dünya Kadınlar Günü" olmuş! Bunlar çok fena özgürlükçü ya, mangalda kül bırakmaz, 'diktatörlük var, fikir özgürlüğü yok, ağzımıza pranga vuruluyor' diye nut
Hilafetin kaldırılmasının üzerindeki esrar perdesi henüz kaldırılabilmiş değil. O zaman soralım: Ne oldu 99 yıl önce 1924 yılına girilirken Türkiye Cumhuriyeti ilan edilmişti ama henüz uluslararası planda tanınmış (recognized) bir devlet değildi. Ne Lozan Antlaşması hasımlarımız (başta Britanya İmparatorluğu) tarafından onaylanmıştı, ne de 'hükümet
İstanbul, içinden bir fay hattı geçmemekle birlikte hareketli arz tabakaları üzerinde bulunduğu için pek çok depreme maruz kalmış. 1509, 1752 ve 1756 tarihlerinde ciddi depremlerle sarsılan ve yer yer viraneye dönen şehir, depreme karşı ahşap evlerle donanmıştı. Evet, yangına karşı tamamen korumasızdı ahşap evler ama hem kolayca yapılıyor, hem de
© 2016