Elimde hacimli bir kitabın çevirisi.
İsmi: Barış Yapanlar (İngilizcesi: Peacemakers). Türkçesi 2015 yılında Alfa Yayınları'ndan çıkmış.
Yazan: Kanada'da bulunan Toronto Üniversitesi'nde tarih hocası Margaret Macmillan.
Macmillan'ın bazıları dilimize de çevrilen kitapları gibi 1919 Paris Barış Konferansı'nı derinlemesine tahlil ettiği bu yaklaşık 800 sayfalık kitabında da ilginçlikten öte sarsıcı yorumlar yer alır.
30 bölümlük kitabın sondan bir önceki başlığı "Atatürk ve Sevr'in çöküşü" (s. 650-692). Yazar 1919 Paris Barış Konferansı'nın sonucu olan Sevr Projesi ve Lozan'da imzalanan barış antlaşmasını işliyor bu 43 sayfada.
Mesela Mustafa Kemal Paşa'nın Anadolu'ya gönderilmesini onaylayan "üzerinde güneş batmayan imparatorluk" İngiltere'nin Başbakanı Lloyd George'un Barış Antlaşmalarının Hakikati adlı kitabından şu tuhaf satırları aktarıyor bize:
"Onun (yani M. Kemal'in) Anadolu'daki çökmüş ve tükenmiş Türk ordularının yeniden düzenleme faaliyetlerine ilişkin hiçbir bilgi gelmedi. Askeri 'entelijans'ımız hiçbir zaman 'entelijans'tan (çift anlamlı bir sözcük: a) istihbarat, b) zekâ) bu kadar yoksun kalmamıştı."
Çok garip değil mi Koskoca İngiltere'nin Başbakanı işgal ettikleri ve her köşe başında birliklerinin bulunduğu Anadolu'daki askerî toparlanma hareketlerinden hükümeti haberdar edemiyormuş.
Macmillan bu garip cümlelerin ardına şu ufuk açıcı yorumu eklemeyi ihmal etmemiş:
"Atatürk ve arkadaşları müthiş bir kumar oynuyorlardı. Müttefiklerin bunu izleyen aylarda onlara istemeyerek sunduğu yardımlar olmasa, bu kumar başarıya ulaşamazdı. Müttefiklerin politikaları karışık, beceriksiz ve riskliydi. Türk milliyetçiliğinin gelişebilmesine en uygun şartları yaratıyordu." (s. 660)
Özetlersek: Kemalistler Anadolu'da bir kumar oynuyor, kumarda rakip oyuncular karşı tarafa istemeyerek yardım edince Kemalistler oyunu kazanıyor. Karşımızdakiler karışık, riskli politikalar izliyor, bunu da beceremiyormuş. Adeta Anadolu'da bir Türk milliyetçiliğinin gelişmesine en uygun şartları oluşturuyorlarmış.
Sonra Lozan. Ve sarsıcı cümlelerden biri daha:
"Modern Türkiye'nin sınırlarını çizen de, Atatürk ve ordularıyla birlikte, yine Curzon olacaktı." (s. 667)
Derken yazar bölümün son cümlesinde bir bombanın fitilini yakıyor (s. 692):
"1993'te, Lozan Antlaşmasının yetmişbeşinci yıldönümünde, İsmet Paşa'nın oğluyla Curzon'ın torunu birlikte Atatürk'ün kabrine çelenk koydular."
Artık dikkatim bu cümleye mıhlıdır.
Kaynağına baktım, David Gilmour'un Curzon

165