Ferruh Bozbeyli anlatıyor: Ecevit, kandil tebriği yayınlayınca kıyamet kopmuştu

Yakın tarihin unutulmaz ismi Ferruh Bozbeyli bugün ortalama Türk insanına ne ifade eder Oğlum Melikşah gibi siyasete erkenden merak salmış gençler haricinde 50 yaş altı nüfusun onun ismini bile hatırlama şansı pek mahdut. Ancak 1960'lar ve 70'lerde yer yer fırtına gibi esen bir isimdi. Cumhuriyetin 50. yıldönümünde TBMM başkanıydı, Adalet Partisi'nin içinden çıkan ve Celal Bayar'ın desteklediği Demokrat Parti'nin kurucularından ve genel başkanı idi. Siyaseti 1977 yılında bıraktığında 50 yaşındaydı. Bu tarihten sonra 42 yıl daha ömür sürdü ve 2019 yılında hayata veda etti.

Nehir söyleşileri okur musunuz Ben bayılırım. Bir hayatın bütün "i'vicâcları" yani girinti ve çıkıntılarının aylar süren bir söyleşi zinciri içersinde anlatılması tadına doyulmaz bir ömür hikâyesini servis tabağıyla önümüze koyduğu için makbulümdür. Çoğu zaman otobiyografilerden daha cazip gelir; çünkü kahramanın karşısında muhatap (lar) vardır, kendi başına kılıç sallayamamaktadır ne de olsa. Bir muhatapla konuşmak her zaman kalemin sessizlik çemberini kıran bir etki uyandırır çünkü.

İşte Ferruh Bozbeyli ile yapılan böyle bir nehir söyleşi kitabı elimde: Yalnız Demokrat (Timaş, 2009)

Ferruh Bozbeyli bir Maraşlı. 1927 yılında Pazarcık ilçesinde dünyaya gelmiş. Benim gibi memur çocuğu olduğu için Islahiye, İskenderun ve Antakya'da okumuş. Cebinde 35 lirayla geldiği 1950 İstanbul'unda Hukuk Fakültesi'ne giriyor, daha önemlisi, devrin Türkiye'sinde bulabileceği en münbit, verimli çevreye dahil oluyor. Nurettin Topçu, Abdülaziz Bekkine hazretleri, Hasan Basri Çantay, Necip Fazıl Kısakürek, Samiha Ayverdi ve Ali Fuat Başgil gibi devlerle tanışması, hayatına yeni ufuklar açıyor, siyasete atılmadan önce. Böylece muhafazakâr fikir atmosferini gençliğinde teneffüs etme imkânını buluyor ki, büyük bir şanstır o tarihte.

Söyleşi kitabında 1950 Nisan'ında düzenlenen Fevzi Çakmak'ın muazzam cenaze töreninde neler yaşandığını teferruatıyla öğrenme imkânını buluyoruz. Yüzbinlerin katıldığı bu merasimde 15 gün hapishanede kalan Bozbeyli şöyle anlatır o tarihî günü:

"Ben Çakmak'ın cenazesindeki kadar büyük bir kalabalık görmedim. İstanbul Beyazıt'tan Fevzi Paşa Caddesi, oradan da Eyüp'e taşındı tabut. Kalabalık yürüyemiyor, duruyor. Tabut eller üstünde kayıyor. Eli değen itiyor. Kendisi yürüyemiyor. İte ite o cenaze Eyüp'e kadar böyle gitti." (s. 40)

Sonra Nurettin Topçu ile şu hatırası unutulur şey midir:

"Bebek'ten başladık yürümeye, ta Sarıyer'e kadar, yol üstünde kaç tane mescit varsa her birinde iki rekât namaz kılarak gezdik, gezerken sohbet ettik.() Hoca, bu mescitlerin her birinde başka bir manevî taraf olduğunu söylerdi." (s. 71)

Derken Yassıada günleri başlar. Prof. Dr. Osman Turan'ın avukatıdır Bozbeyli. Selçuklu tarihçisi Osman Turan'a "Hoca" diyen Ferruh Bozbeyli seve seve müdafaasını üstlenir. Menderes'in ricacı, minnet talep eden tavrından üzüntüye düşer: "Bugün bile Osman Turan'ı Yassıada'ya götürenlerin adı okunmuyor" der ve şunu ekler: "Osman Turan'ın adı yaşıyor."

Ardından değeri bilinmeyen milliyetçilerden Tahsin Demiray'ın (ki kendisi kurucularındandır) teşvikiyle Adalet Partisi'nden siyasete girişi.

İnönü, Ramazan

günü sigara istedi

Bozbeyli'nin hatıraları arasında İsmet İnönü geniş yer tutuyor. İsmet Paşa ile gidip geldikleri bir dönemde Pembe Köşk'e davet edilirler. Köşkün çatısında kubbeli bir yer olduğu için Ferruh Bey'in çocukları merak eder buranın cami olup olmadığını. İsmet Paşa'ya nakleder çocukların konuşmalarını. Biri "cami var" derken öbürü "Paşa namaz kılmaz" diyor, burasını gösterir misiniz diye sorar. İnönü misafirlerini o kubbeli salona götürür ve çocuklara şunu söyler:

-"Doğru söylüyorsunuz, ben namaz kılmıyorum."

Mecliste bir Ramazan günü karşılaştığı Bozbeyli'den sigara ister İnönü. "Bugün Ramazan" cevabını alsa da ısrar eder. "Paşam" der Bozbeyli, "sizin sigara içtiğinizi görmedim." İnönü şu şaşırtıcı cevabı verir:

-"Bugün içerim. Oruçlu olmadığımı bilsinler."

Zaafların adamıdır İnönü. Bozbeyli anlatır:

CHP'den istifasının ardından milletvekilliğinden de istifa edecektir ama bir tereddüdü vardır. Acaba Cumhuriyet Senatosu'na tabii üye olarak kabul edilecek midir

Meclis Başkanı sıfatıyla Bozbeyli'den bunu soruyor Paşa ama aynı zamanda Senato Başkanı sıfatıyla da Tekin Arıburun'a dilekçe yazmış "Senatoya kabul edilebilir miyim" diye. Şöyle düşünür: