Aliyev, Kur'an üzerine yemin etti, kıyamet kopmadı

Bizde olsa kıyamet kopardı. Azerbaycan'da kopmadı. Mesele Türklükse onlar da Türk.

Laiklikse laikler. "Çağdaşlık"sa orada başörtüsü takanlar bizden daha az.

Ama Cumhurbaşkanları yemin töreninde önce Azerbaycan Anayasasına, ardından Kur'an'a el basarak yemin ediyor.

Yalnız Azerbaycan mı Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev de geçen yıl Kur'an'a el basarak yemin etmişti.

ABD başkanlarının İncil'e el basarak yemin ettikleri cümlenin malumu.

Ukrayna'da komedyen Zelensky bile İncil'e el basarak göreve başlamıştı.

Diyeceksiniz ki Putin yemin töreninde İncil'e değil, anayasaya el basarak etti yeminini. Doğru ama 2012 yılında olduğu gibi yemin töreni öncesinde Kremlin'deki Çarların yaptırdığı bir kilisede dinî bir törene katılmayı ihmal etmez.

Velhasıl Fransa ile biz, belki birkaç ülke daha sayabiliriz kutsal kitabına yemin etmeyen.

Anayasalarımızda

yeminler nasıldı

Halen Türkiye'de devlet başkanları ve milletvekillerinin Cumhuriyete veya anayasaya değil, Atatürk ilke ve inkılaplarına ve laikliğe bağlı kalmaya ant içtiğini biliyoruz. Peki, acaba Cumhuriyetin kuruluşundan beri hep aynı şekilde mi yemin edilmişti

Önce demokratik bir devlette şahıslara yemin edilmez. Bu uygulama ancak saltanatla veya meşruti monarşiyle yönetilen ülkelerde mümkün. Bu tür yönetimlerde devlet erkânı Kutsal Kitap üzerine krala veya padişaha sadakatten ayrılmayacağına yemin eder.

Peki, Cumhuriyet tarihinde yeminler hep bugünkü gibi mi edilirdi

Önce 1982 Anayasasının 103. maddesini okuyalım:

"Cumhurbaşkanı sıfatıyla, Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılâplarına ve lâik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma, milletin huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma, Türkiye Cumhuriyetinin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine and içerim."

1961 Anayasasında Cumhurbaşkanlığı yemini epey farklıydı. 96. madde şöyle diyordu:

"Cumhurbaşkanı sıfatıyle, Türk Devletinin bağımsızlığına, Vatanın ve Milletin bütünlüğüne yönelecek her tehlikeye karşı koyacağıma; Milletin kayıtsız şartsız egemenliğini ve Anayasayı sayacağıma ve savunacağıma; insan haklarına dayanan demokrasi ve hukuk devleti ilkelerinden ve tarafsızlıktan ayrılmayacağıma, Türkiye Cumhuriyetinin şan ve şerefini koruyup yüceltmek ve üzerime aldığım görevi yerine getirmek için bütün gücümle ve varlığımla çalışacağıma namusum üzerine söz veririm."

Şaşırdınız değil mi 1961 Anayasasında "Atatürk ilke ve inkılâplarına ve lâik Cumhuriyet ilkesine" yemin edilmiyordu. Ya nelere yemin ediliyordu Vatan, millet, anayasa ve cumhuriyete.

Şaşırmaya devam edelim mi

Allah'ın adına yemin

anayasadan ne zaman çıkarıldı

Cumhuriyetin kuruluşunda yürürlükte olan 1921 tarihli Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nda devlet başkanlığı öngörülmediği için (çünkü padişah vardı) devlet başkanı yemini diye bir madde bulunmaz. Dolayısıyla Gazi Mustafa Kemal, 1923'te Reisicumhur seçildiğinde yemin etmeyip Allah'ın adını andığı bir teşekkür konuşmasıyla yetinmiş ve bir yerinde şöyle demişti:

"Ancak bu sayede ve Allah'ın inayetiyle, şahsıma tevcih buyurduğunuz ve buyuracağınız vezâifi hüsn ü ifaya muvaffak olabileceğimi ümid ederim."

1924 Anayasanın 38. maddesinde yeminin "Allah'ın adı anılarak" yapılacağı belirtiliyordu:

"Reisicumhur sıfatıyla Cumhuriyetin kanunlarına ve hakimiyet-i milliye esaslarına riayet ve bunları müdafaa, Türk milletinin saadetine sadıkane ve bütün kuvvetimle sarf-ı mesai, Türk devletine teveccüh edecek her tehlikeyi kemal-i şiddetle men, Türkiye'nin şan ve şerefini vikaye ve ilâya ve deruhde ettiğim vazifenin icabatına hasr-ı nefs etmekten ayrılmayacağıma namusum üzerine Vallahi."

Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal, Allah'ın adını bir yeminde son defa 1927'deki ikinci dönemine başlarken andı.

Zaten ertesi yıl Anayasaya laik darbe yapıldı. "Devletin dini din-i İslam'dır" maddesi Anayasadan çıkarıldığı gibi yemin metninin sonundan "Vallahi" kelimesi de tıraşlanarak laikleştirildi ve "