Türkiye'de milliyetçiliğin kodları neden yükselişte

Avusturya ile oynadığımız maçta Türk Milli Takımını galibiyete taşıyan gollerin kahramanı Merih Demiral'ın sevincini iki eliyle yaptığı kurt sembolüyle göstermesi, dahası bu yüzden iki maç ceza alması bir anda millî bir mesele haline geliverdi. Bozkurt millî bir semboldür diyenden malum el işaretinin Azerbaycan'dan ithal edildiğine dair yüzlerce açıklama birbirini kovaladı.

Neler oluyordu Türkiye'de

Türk milliyetçiliği uçuşa mı geçmişti

Türkçülük yükseliyor muydu

Ve Suriyeliyabancı düşmanlığı ile Türk milliyetçiliğinin yükselişe geçişi arasında bir korelasyon kurulabilir miydi

Elbette Avrupa ülkeleri İngiltere haricinde siyaseten sağa yöneliş içinde; bunun arkasında ekonomik sıkıntılar kadar mültecigöçmen açmazı da yatmakta.

Kabul edelim ki sanayileşmiş dünyanın bir mültecigöçmen kriziyle er veya geç karşılaşması mukadder.

Gelişmiş Batılı ülkeler eskiden zenginliklerini sömürdüğü Asya, Afrika ve Ortadoğu ülkelerinin insanlarıyla baş etmek zorunda şimdi. Onlar iltica etmek zorunda ama mültecileri istememek gibi bir lüksü de bulunmayan gelişmiş dünya da işgücüne muhtaç pastayı büyütebilmek için.

Bir yerde ihtiyaç varsa, diğer yerde de ihtiyaç maddesi duruyorsa tabii olarak ikincisi, birincisine yönelecektir. Lütuf olarak değil, ihtiyacın karşılanması olarak.

Dünya zengin ve az nüfuslu ülkeler ile fakir ama nüfusu kalabalık ülkelerin etkileşimine sahne oluyor. Bu, daha önce benzerini görmediğimiz türde bir çatışma.

Sanayileşmiş ülkelerin insanı iyi yetişmiş, yüksek eğitimli, işsizlik maaşı gibi sosyal hakları var. Bu yüzden çalışmaktan imtina ediyor. Bu da hizmet sektöründe bir boşluk meydana getiriyor. Garsonluktan marangozluğa kadar bir toplumun ihtiyaçlarını kim karşılayacak

Ben çocuğumu doktor, siz avukat yapmak istiyorsunuz ama toplumsal işbölümünde boşluklar kalıyor. Lüks lokantalar var ama bulaşıkçılık yapacak eleman yok.

İşte bu işleri gördüreceğiniz yerli eleman yoksa boşluğu göçmenlermülteciler karşılayacak zorunlu olarak. Onları da ya legal yollarla getireceksiniz (ABD veya Almanya gibi) veya kaçak girmelerine göz yumacaksınız.

Öyle görünüyor ki 21. yüzyılın bu temel çelişkisi çağın dengelerini alt üst edecek ve asrın ikinci yarısında nüfus faktörü daha da belirleyici bir hal alacak.

Türkiye nereye

Türkiye'nin Suriyeliler ile hikâyesi her iki yoldan da olmadı. Bir can pazarı yaşanıyordu topraklarında. Bir milyon insan hayatını kaybetmişti. Mültecilere sınırı kapatmak onları ölüme atmak demekti. Mecburen alacaktık ama o kadar kalabalık girişler oldu ve o kadar hazırlıksız yakalandık ki denetim ancak sonradan akla gelebildi; geç kalınmıştı.

Temel problem buradan çıktı zaten. Gelenler önce çadırlarda, sonra konteyner evler ve kamplarda barındırıldı. Sonradan kamplar boşaltıldı, sığınmacılar serbest bırakıldı, derken şehirlere dağıldılar ve yerli insanların bıraktığı boşluklara sızdılar.

İlk yıllarda ensar-muhacir modeline çok benzer tarzda bir yaklaşımın topluma hakim olduğunu, denizde boğulan Suriyelilere, özellikle kıyıya vurmuş Aylan bebeğin hazin fotoğrafına dökülen gözyaşlarından anlayabiliriz. Aylan bebek sosyal medyada aylarca gündemde kalmış, insanlık adına nice feryatlar yükselmişti.

Hiç unutmam, 2017 Nisanında Sakarya'da başı taşla ezilerek karnındaki yavrusuyla birlikte öldürülen Suriyeli kadının cenaze namazını kılmak için bu şehre akın edenler olmuş, bizzat eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez hoca da namazı kıldırmak ve arkasından gözyaşları içinde konuşma yapmak suretiyle maşerî vicdanı konuşturmuştu. O gözü yaşlı topluluk içinde bu satırların yazarı da vardı. Cemaat arasında İstanbul'dan kalkıp gelen birçok tanıdığa rastlamak hakikaten hayret vericiydi.

Lakin Suriyeli meselesi zamanla 'Kayseri pogromu'na nasıl evrildi (Bu ifade tabii ki hiçbir zaman aziz Kayseri halkını toptan kapsamaz. Yapanların büyük bir bölümünün şehre kamyonla getirildiğini öğrendik.)

Bunun arkasında ekonomik sıkıntılar elbette önemli bir yer tutuyor. Kovid yasaklarından itibaren oluşan aksaklık ve kesintiler üretim sürecini etkiledi. Bu arada Suriyeliler daha bir yerleşti ve Kayseri başta olmak üzere hem sanayi hem de hizmet sektörlerinde hatırı sayılır bir yer tutmaya başladılar. Patronların da işine geliyordu doğrusu sigortasız işçiyi ucuza çalıştırmak. Öte yandan yerli eleman artık eğitim yoluyla yükselmeye ayarlanmış olan iç piyasaya daha seyrek arz olunuyordu. Tam Suriyelilerin intibak süreci başarıyla devam ediyordu ki mahut olaylar başladı.