Zor ama imkânsız değil

2 haftayı geçmesine karşın yanı başımızdaki savaşta yaşanan büyük dram maalesef hâlâ devam ediyor. Her geçen gün sayısı artan ölümler, sivillerin, hastanelerin ve çocukların hedef alınması hepimizi derinden sarsıyor.

İlan edilen, acılarını paylaştığımızı gösteren 3 günlük yas bu akşam sona eriyor. Ama savaş, savaş suçları, soykırımı andıran katliam pek sona ereceğe benzemiyor.
Böyle dönemlerde insan barışa ve demokrasinin temel değerlerine sahip çıkan, çatışmanın tırmanmaması için çaba harcayan bir ülkede yaşamanın, bir yüzyılı geride bıraksa da kendi tarihi ve dünya tarihi içinde hâlâ çok genç olan Cumhuriyet rejimini her alanda daha ileriye taşımanın, güçlü olmanın ve güçlü durmanın önemini çok daha iyi idrak ediyor.
Devletiyle, sivil toplumuyla, iş dünyasıyla bu sorumluluğu yerine getirmeye çalıştığımıza inanıyorum.
Beklentim bu savaşın da, yakın ve uzak çevremizdeki tüm savaşların da en kısa sürede bitmesi, Filistin başta olmak üzere tüm insanlığın barış, huzur ve güvenlik içinde yaşayacakları bir dünyanın kurulması.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Hayallerin gerçek olsa


Cumhuriyet'imizin 100'üncü yıl kutlamaları çerçevesinde birçok kurum ve kuruluş bu önemli eşik noktasını unutulmaz kılmak ve saygısını göstermek için etkinlikler yapıyor, belgeseller hazırlıyor, özel ürünler çıkarıyor, balolar düzenliyor.
Karaca tarafından ajansı VMLYR ile hayata geçirilen 'Sayende Cumhuriyet' de bunlardan biri. En etkileyici yanı da Atatürk'ün çok sevdiği gibi sofrada buluşulması, toplumsal uzlaşmaya, bir arada yaşama kültürünü içselleştirmeye, en çok ihtiyacımız olan bu günlerde birlik ve beraberliğe vurgu yapılması.


Atatürk'ün tasarım aşamasında bizzat kendisinin de yer aldığı, kıyafetlerinde ve kahve fincanı gibi ürünlerde kullandığı GMK (Gazi Mustafa Kemal) sembolünün işlendiği 100'üncü yıla özel yapılan Cumhuriyet Yüzyılı porselen koleksiyonunun da sofrada kullanılması, duvardaki tabloda Atatürk'ün çok isteyip yiyemediği tek şey olan enginarın resmedilmesi filme ruhunu veren, estetik boyut katan detaylar arasında.
Hem koleksiyon, hem film hem de Pera Palas'ta Karaca Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Karaca'nın ev sahipliğinde düzenlenen, Atatürk'ün sevdiği yemeklerin sunulduğu, sevdiği şarkıların çalındığı, İlber Ortaylı'nın anlatımıyla Cumhuriyet'in kuruluş yıllarını yorumladığı gece içimiz buruk olsa da 100'üncü yıla anlamlı bir armağan oldu.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

8'inci yılında Gastromasa

Gökmen Sözen'in 8 yıl önce İstanbul'da başlattığı Gastromasa bu süreç içinde yeme-içme dünyasının en önemli etkinliklerinden birine dönüştü. Dünyaca ünlü gastronomi trendlerini belirleyen şefler bu kapsayıcı platform sayesinde Türkiye'yi Türk mutfak kültürünü daha yakından tanıdı. Türkiyeli şeflerle aralarında bağ ve iş birlikleri oluştu.


Gasrtomasa bu yıl 4-5 Kasım tarihleri arasında Haliç Kongre Merkezi'nde gerçekleşiyor. Ben kendi adıma Angel Leon, Dominique Crenn, Yoshihiro Narisawa, Rasmus Munk, Bruno Verjus, Andoni Luis Aduriz, Jordi Roca, Rene Frank, Antonio Bachour gibi şeflerin yaşadıkları coğrafyanın ürünlerini mutfaklarında nasıl kullandıklarını ve son yıllarda yaşanan değişime bakışlarını dinlemeyi, workshop'larını izlemeyi merakla bekliyorum.
Gökmen Sözen, Gastromasa'yı düzenlemeye başladığı günlerde hayalini kurduğu yurtdışına açılma hedefini de önümüzdeki yıl gerçekleştiriyor. 'Gastromasa London Konferansı Fuarı', 'Inspiration' temasıyla 28-29 Mayıs 2024 tarihlerinde Olympia Congress Center'da yapılacak. Merakla bekliyoruz.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

İzmir Körfezi'ne nazır balkon keyfi


İzmirlilerin en sevdiğim özelliklerinden biri de balkon keyfidir. Çok da kısa sayılmayacak bir dönem yaşadığım için bu kültürü iyi bilirim.
Ama ne yazık ki özellikle 2000'li yıllar sonrası yapılan apartmanlarda balkonlar oturulmayacak denli küçüldü ya da hiç kalmadı.
Kente konuk olarak gittiğimizde de kaldığımız otellerin büyük bir bölümünde balkon zaten yoktu. Geçtiğimiz hafta sonu konakladığım muhteşem manzaralı otelde İzmir'in sembollerinden geniş balkonlu bir odada kalınca geçmişe yolculuk yapmış gibi oldum.


İzmir İstinye Park'ın içindeki Hyatt Regency, kentin turizmine her açıdan artı değer katan bir otel olmuş. Mimari projesi ve tasarımı çok başarılı, odaların büyük olması ve bir bölümünde İzmir'in balkon geleneğini yaşatılması beni çok mutlu etti.
Böyle büyüleyici bir manzarada ağaçlarıyla, ahşap dekorasyonuyla ev sıcaklığı veren balkonda ne yeseniz mutlu olursunuz ama ayrıca peynirden şarküteriye, sosis-patates kızartmasından 'fishcips'e, kalamar tavadan mini hamburgerlere tüm menü çok başarılıydı.