Ya şimdi ya hiç

İklim değişikliği, biyolojik çeşitliliğin azalması ve çevre kirliliği; dünyamızın her geçen gün daha yaşanmaz hale gelmesine neden olan üç önemli unsur. Ve bundan hepimiz sorumluyuz.

Yiyip içtiklerimizle, kullandıklarımızla, vazgeçemediğimiz alışkanlıklarımızla dünyayı artık kendini temizlemeyeceği kadar büyük bir hızla kirletiyoruz.
Sadece konvansiyonel yöntemlerle yapılan tarım tek başına küresel sera gazı emisyonlarının yaklaşık üçte birini üretiyor ve üretilen bu gıdaların üçte biri de çöpe gidiyor.
Bunu önlemenin yolu da sürdürülebilir gıda sistemleri. İklim değişikliğiyle baş edebilecek, ekosistemin korunduğu küçük ölçekli yerel tarım uygulamaları ve ata tohumlara yönelmek için araştırmalara hız vermek.
Özellikle de küçük ölçekli üreticiye desteğin tüm ülkelerin milli kalkınma projesine dönüşmesi. Neyse ki giderek artan bir bilinçlenme söz konusu.
Devletler ve uluslararası örgütler iklim değişikliğini yavaşlatmak, zararı azaltmak için toplantılar düzenliyor, kararlar alıyor. Yeterli olduğunu söylemek imkânsız ama hiçbir şey yapılmasından çok daha iyi.
Belki bildiğiniz gibi temmuz ayında Roma'da BM Gıda Sistemleri Zirvesi'nin ikincisi yapıldı.
Farklı ülkelerden gelen delegeler tarımın yıkıcı etkisini ve gıda üretiminin nasıl daha sürdürülebilir olabileceği gibi konuları tartıştı.
Bu yılki BM İklim Değişikliği Konferansı'nın (SDG Summit, 18-19 Eylül 2023) temalarından biri de 'Sürdürülebilir Bir Geleceği Garantilemek' idi. 30 Kasım'da Dubai'de başlayacak COP 28 çerçevesinde de iklim değişikliği için yapılanlar ve yapılması gerekenler konuşulacak.
Devletler düzeyindeki konuşmalar, alınan kararlar başarılı olur mu kestirebilmek zor fakat bizlerin de üstümüze düşenleri yapması şart. Bu kadar önemli bir konuda sorumluğu sadece devletlere, örgütlere ve çıkar gruplarına bırakamayız.
Hepimizin yapabileceği şeyler var. Doğayı, ekosistemi korurken geleceğimizi ilgilendiren konuları gündemde tutabiliriz. Karar verme, politika üretme konumda olanları teşvik edebiliriz. En azından tüketim alışkanlıklarımızı gözden geçirebiliriz....

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

KAVAKLIDERE'DEN TRAKYA'DA BAĞ YATIRIMI

94 yıl önce Ankara'da yola koyulan Kavaklıdere'nin bugün Pendore, Kapadokya, Güney, Kırşehir, Akyurt, Kalecik, Elazığ ve Trakya olmak üzere sekiz bölgeye dağılmış bağları var.
İçlerinde en yenisi 2022'nin ilk aylarından itibaren Istranca Dağları'nın eteklerinde kurdukları bağlar. Kısa bir süre önce Kavaklıdere Şarapları Yönetim Kurulu Başkanı Ali Başman ve satış ve pazarlamadan sorumlu dördüncü kuşak Cevza Başman'la bir araya gelip yeni gelişmeleri konuştuk.
Ali Başman, Trakya'daki bu yatırımı ülkemizde de son yıllarda ciddi şeklide hissedilen küresel iklim değişikliklerinden daha az etkilenmek için yaptıklarını ve bölge için artı değer yaratmaya çalıştıklarını söylüyor. Ülke ekonomisi ve turizmi için çok önemli gördüğüm bu sektörün gelecek için sürdürülebilir planlar yapıyor olması çok değerli...

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

ELAZIĞ'DA BAĞ BOZUMU

Hafta başında Mey Diageo Genel Müdürü Levent Kömür'ün davetiyle Elazığ'daydık.
Uçaktan iner inmez Alpagut bağlarının ortasında kurulmuş, yöresel ürünlerle donatılmış muhteşem bir kahvaltı sofrasında bulduk kendimizi.
Bir yandan da tam bir Elazığ gönüllüsü Burhan Özdemir'den şırdan mayalı Savak koyun peynirinin, kendi yaptığı bez torba sucuğunun, 300-400 yıllık kutsal sayılan dut ağaçlarının, Gezin çileğinin, saç ekmeğinin, gözlemenin, tırnak pidesinin hikayesini dinledik.


Burhan Hoca geleneklerin yaşatılmamasından şikâyetçi. "Köyler tatil köyü oldu, ekmekten peynire, tavuktan yumurtaya her şey şehirden alınıyor, gastronomi kültürünün turizm için ne denli hayati önemde olduğunu kimse anlamak istemiyor" diyor.
Burhan Hoca o kadar haklı ki, onu dinlerken Elazığ'ın gastronomi kültürünü, ürünlerini, sayıları 150'i geçen yemek ve içecek çeşidini dikkate alınca bu kente sanayiden çok tarımın yakıştığını düşünmeden edemedim.
Elazığ zaten Türkiye'nin en karakteristik üzümlerinden Öküzgözü'nün vatanı. Toprak yapısı ve iklim özellikleriyle bağcılık için ideal bir bölge olarak biliniyor.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı


Kimi kaynaklara göre bölgenin bağcılık ve şarap geçmişi Hititler ve Urartulara dek uzanıyor.