Taarruz'dan teslimiyete, yit

"Osmanlı delegasyonu 30 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesi'ni imzaladıktan öteye Türk ordusunun silahsızlandırılması başlamıştı. Yetmemiş, işbirlikçi İstanbul hükümeti sanki "Ülke Mustafa Kemal'e kalacağına düşmana kalsın" der gibi Sevr Antlaşması'nı da 10 Ağustos 1920'de imzalamıştı. 1922 yılına gelindiğinde, Yunanlara verilen İzmir, işgal altındaydı. Yunan Kralı Konstantin, Doğu Roma imparatoru olarak Ayasofya'da taç giymek için gün sayıyor, hayal kuruyordu.İşte bu ahval ve şeraitte, İstanbul'daki teslimiyetçi, hatta düpedüz hain, çünkü işbirlikçi Osmanlı hükümetinin tanımadığı Ankara hükümeti, 30 Temmuz 1922'de Fethi Bey'i (Okyar) Londra'ya gönderdi. Fethi Bey'in sözde görevi, İngiltere'yle barış sağlamaya çalışmaktı. Özde görevi ise Ankara barış istiyor kanısı uyandırmak; sıkı bir gizlilik içinde hazırlanan son savaş, Büyük Taarruz gerçekleşene kadar İngiltere'nin fiili müdahaleyi gereksiz görmesini sağlayarak savaşa dahil olmasını önlemekti. KIRIK EMPERYAL HAYALLERİNitekim plan tıkır tıkır işledi. Lord Curzon'un çeşitli gerekçelerle görüşmeyi reddettiği Fethi Bey'in ağustos ayı boyunca Londra'daki ısrarlı varlığı; Çanakkale'nin "kırık emperyali" İngilizleri, Ankara'nın savaşmaktan yılıp barış aradığına inandırmıştı.Oysa Ankara son savaşa hazırdı. Kalpler bambaşka bir heyecanla çarpıyordu. Sırrı bilenler arasında, Başkomutanlık Meydan Savaşı'na geri sayım başlamıştı.Doç. Dr. Hazal Papuççular, Cumhuriyet'in 26 Ağustos 2022 tarihli sayısında zamanın ruhunu şöyle anlatır:"Mustafa Kemal Paşa, ağustos ayındaki taarruz için temmuz ayında hazırlıkların yapılması emrini verdi. Aynı günlerde Yunanlar, başkenti İzmir olan İyonya Devleti'nin kurulduğunu ilan etti. Yani 26 Ağustos günü sabaha karşı topçu ateşiyle başlayacak olan Türk taarruzu, ya Türkiye'yi işgalden arındıracak ya da İyonya Devleti'nin varlığını kabul ettirecekti. Kısaca o gün başlayan taarruz, Türk tarihi için tam bir ölüm kalım savaşıydı."ATATÜRK'ÜN ÖZ ASKERLERİTopyekûn saldırıya geçen ordunun 4. Kolordu Komutanı Kurmay Albay Kemalettin Sami'ydi. Balkan Harbi'nde ağır yaralanmış, bir kolu sakat kalmıştı. 5. Kafkas Tümen Komutanı Kurmay Yarbay Halit, korkusuzluğu yüzünden "Deli Halit" diye anılırdı. 2. Tümen Komutanı Yarbay Derviş, Atatürk'ün Nutuk'unda ölümsüzleşecek isimlerdendi.Fevzi Çakmak, İsmet İnönü, Kâzım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Fahri Belen ve İzzetin Çalışlar gibi hepsi efsane komutanların ortak özelliği, inandıkları dava için gözlerini kırpmadan ölüme yürüyecek kadar cesur olmalarıydı. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa'ya "Yarım saat içinde Çiğiltepe'yi alıyorum" dediği ve sözünü tutamadığı için canına kıyan Albay Reşat, davaya inanmışlığın kanıtı, onurun adıydı. DEHA YETMEZ, ÖZVERİ GEREKİRBu büyük komutanların astları da böyleydi