Nasreddin Hoca'nın mührü

Yıllar önce, Yüksek Kaldırım yokuşunda Nasreddin Hoca hakkında Fransızca bir kitap bulup aldım. Yazarı Jean Paul Garnier, 1958 basım tarihli kitapta hem hocanın pek bilmediğim yaşamına ışık tutuyor, hem de öykülerini gençlik, erişkinlik, bilgelik dönemlerine göre sıralıyordu. Meğer Balkanlar'dan Moğolistan'a kadar ünü yayılan ve Türkçeden başka Rusça, Sırpça, Arapça, Yunanca vb. dillerde okunan Nasreddin Hoca hakkında, "hoca" sözcüğünden türeyen Goha başlıklı bir roman bile varmış! Ve benim kitabın yayımlandığı 1958 yılında, Fransız yönetmen Jacques Baratier'nin sinemaya aktardığı, Claudia Cardinale ile Ömer Şerif'in rol aldıkları Goha filmi, Cannes Film Festivali'nde ödül almış...Nasreddin Hoca, babası Hortu köyü imamı Abdullah Efendi'nin ölümünden sonra, yeni imam Molla Mehmet gelene kadar köye imamlık yapar. Oysa aklı fikri Akşehir'e dönüp, değerli hocalardan aldığı eğitimini sürdürmektedir.İSTEKSİZ EVLİ, ZORLA İMAMNasreddin, Hortu'daki imam vekilliği sürecinde anası Sıdıka Hanım'ı şefkatle sarmalar, ama onu "Bana görünme de kime görünürsen görün" öyküsünün esin kaynağı ilk eşiyle evlendiren köy ahalisine fena diş biler. Dolayısıyla, imamlıkta kendisini yormamaya kararlıdır.Bir cuma günü, hutbeye çıktığında sorar: "Ey cemaat, hangi konuda vaaz vereceğimi bilir misiniz" Ehli müslim, "Bilmeyiz" diye yanıtlar. Hoca, "Öyleyse size anlatmak uzun sürer" deyip kürsüden iner. Ertesi cuma, yine hutbeye çıktığı kürsüden, aynı soruyu sorar. Ama cemaat, bu kez hazırlıklıdır. Ahaliden bir avazda, "Biliriz!" yanıtını alan imam Nasreddin; "Öyleyse vaaza gerek yok" deyip yine evine döner. Bir sonraki cuma, ehli müslim düşünmüş, taşınmış, kurnazlaşmıştır. Aynı soruya, "Kimimiz biliriz, kimimiz bilmeyiz!" yanıtını verirler. "âlâ!" der, Nasreddin Hoca. "Öyleyse bilenler bilmeyenlere anlatsın!" Ve yine kürsüden inip, evine döner. NEYİ İYİ BİLİRDİNİZNasreddin Hoca'nın öykülerini bilsin bilmesin, herkesin belleğine "Bilenler bilmeyenlere anlatsın" sonucuyla bir özdeyiş olarak kazınan bu zekice fıkrayı; önümüzdeki ay yapılacak iki seçimi düşünürken yine anımsadım. İmam değilim, imanlı bile değilim, mizahta Nasreddin Hoca'nın tırnağı olamam, ama yine de sormak isterdim halkımıza, hem de çok: "Ey ahali! 14 Mayıs Pazar günü, eline verilen pusulalarda kime ve neye evet mührünü basacağını gerçekten biliyor musun"Türkiye, laikliğin en azından mahkeme önünde geçerli olduğu geçmişinde, kesintili de olsa demokrasiyle yönetilen biricik Müslüman ülkesiydi. Son yirmi bir yılda laikliğiyle birlikte demokrasiyi de yitirdi. Ey ahali!İşte İslam dünyasının hali: İster zengin olsun ister yoksul, hiçbir Müslüman ülkesinde çağdaş eşitlik yok, huzur yok, özgürlük yok, yurttaş bilinci yok, çünkü demokrasi yok.İYİ BUYSA, KÖTÜ NEBinlerce kişiyi öldüren Hizbullah katillerini serbest bırakanı mı cumhurbaşkanı yapacaksın yine Yoksa bu