Güzelin dahası, çirkinin pahası!

Dev okyanusların ortasında yalnız ve güzel ülkecik Mikronezya'nın makus talihine son cilayı çeken Milli Şef Muktedir Makropiç, adanın tüm sahillerini, kamu arazilerini, kurumlarını, yollarını, köprülerini vb. haraç mezat satmış, yine de ekonomik krizin üstesinden gelemiyordu. Neyi kaça satarsa satsın, çevresine topladığı ve dağılmasın diye beslemek zorunda kaldığı hırsız çetesi tarafından hamhum şaralop yutuluyor; homurdanan millete dar boğazından geçecek lokma kalmıyordu. Çalışkan Yolsuzlar Partisi Başkanı ve Milli Şef Muktedir Makropiç'in gözleri ülkeyi radar gibi tarıyor, köşe bucak henüz satılmamış kamu malı arıyordu. Sıra, vaktiyle iktidardaki "Tembel Yolsuzlar"ın kurduğu birkaç müzenin içini boşaltmaya gelmişti. Makropiç, ekonomiden anladığını iddia ederdi. Ama kabaktan heykelini yapan yontucuyu intihar ettirdiğinden beri, Milli Şef'in çevresinde "Tembel Yolsuzlar"ın zamanında Modern Resim Müzesi'ne aldırdığı tabloların gerçek ederini bilecek sanat erbabı hırsız kalmamıştı. Düşündü, taşındı, yurtdışında aldığı ihaleden Makropiç'e düşen payı bile iç ettiği için önce suçlanıp sonra aklanmasını; yargılanması ama mahkûm edilmemesini sağladığı MAK İnşaat'ın sahibi Mikron Mikropiç'i huzuruna çağırdı. "Bana bak" dedi, "Modern Resim Müzesi'nde senin sel basan sahil yollarına, ufalanan asfaltına, çöken çatılarına, yıkılan trafolarına, velhasılı çarpık çurpuk inşaatlarına benzeyen abuk sabuk resimler var. Anlarsan sen anlarsın, şunların ederini doğru çıkar, satalım. Ama bana bir kez daha kazık atmaya kalkarsan, çükünü keserim, bir daha MAK'amazsın!" Hayır demek ne mümkün Mikron Mikropiç, soluğu müzede aldı. Modern resimden tabii ki anlamıyordu, ama müze müdürüne güveniyordu. Müdür "Tembel Yolsuzlar" zamanında atanmış, oracıkta unutulmuş, dolayısıyla liyakatsizlik seferberliği dışında kalmıştı. Müzeyi birlikte