Beyin ile baltanın bitmeyen savaşı

Lev Davidovich Bronstein, sıcak savaş gecelerinden birinde, yanından ayırmadığı not defterine şöyle yazmıştı: "İnsan birey, bundan böyle duygularını denetlemek, içgüdülerini irdelemek, saydam kılmak ve vicdanın doruklarına çıkarmak amacını güdecektir. İrade iplerini kişiliğinin en karanlık köşelerine kadar gererek kendini aşacak ve üst düzeye yükselecektir. İnsanın yeniden yapılanması onu daha bilge ve ince kılacak; gövdesi daha ahenkli, hareketleri uyumlu ve sesi daha müzikal olacaktır. Yaşamın kıvrımları, bu insanla olağanüstü bir hareketlilik kazanacaktır. Orta çapta insan bir Aristoteles, bir Goethe, bir Marx'ın zihinsel doruklarına varırken bu doruklar üstünde yeni tepeler oluşacaktır..."Bu satırları yazarken ayık mıydı, sarhoş muydu bilinmez. Ama Lev Davidovich Bronstein, şimdi okunduğunda anlamsız gelen "yeni insan"a ilişkin coşkun hayallerini ifade ettiği yıllarda TROÇKİ adıyla tanınıyordu. Nitekim boş hayaller kurduğunu, sığındığı Meksika'da bizzat dava arkadaşı Stalin'in gönderdiği celladı, bir buz baltasını kafasına saplayınca anladı. Tahta saplı balta kafatasını deldikten 25 saat sonra öldüğüne göre, anlayacak zamanı olmuştur, diye düşünüyorum. İYİLİĞİN DORUĞU VAR, KÖTÜLÜĞÜN DİBİ YOKÜtopik idealist Troçki'nin belki de kavrayamadığı yerküresel gerçek "pro" ile "post"un, yani öncü ile artçının; tıpkı insan uygarlıklarından birisi uzaya giderken ötekinin elde mızrak, apışta yaprak dolaşması gibi aynı zaman diliminde kucak kucağa yaşamasıdır. Dünyadaki yaşam tek vitesli bir devinim, insanlığın tamamı da tümsel gelişim içinde değildir. Devrimle karşıdevrim, bilginlikle cehalet, yoksulluk ve zenginlik, hatta iyilik ve kötülüğün iç içe girdiği zamanmekân ortaklığında; insan öğesi ancak zıtlar arasındaki dengeyi değiştirebilir. Bazen kötülük galebe çalar, bazen iyilik. Türkiye'de 21 yıldır cehaletten beslenen hırsızlık, hırsızlıktan beslenen yozluk, yozluktan beslenen kötülük galebe çalıyor. Ve dostlarıma sık sık tekrarladığım gibi: iyiliğin bir doruğu vardır, ama kötülüğün dibi yok...14 Mayıs'ta işte böyle dibi olmayan bir kötülüğe karşı, ülkemizde doruğa henüz çok uzak bir iyilik kazansın diye oylarımızla savaşacağız. BARIŞMAK İÇİN SAVAŞMAKDünyada ona buna ağır silahlarla saldırmak için başlatılan askeri harekât ve işgallere, nedense "barış operasyonu" demek pek moda... Dolayısıyla Türkiye'yi sığınmacı işgaline açmaktan tüm varlıklarını talan ve hukuk devletini yok etmeye; düşmanın yapmayacağını yapanlardan kurtulmak için son şansımız bu seçimler, silah değil oy sandıklarıyla başlayıp bitse de "barış için savaş" tanımını fazlasıyla hak ediyor. Kötülüğün iktidarında, bölünmekle kalmadık. Siyasal bölünmede arkadaşlarımızla ayrıştık, ailemizle küsüştük, dostların üstünü çizdik, yurttaşlar ve yandaşlar olarak birbirimize düşman olduk. Ülkemiz yangın yeri, bizler kan revan içindeyiz. Hizbullah'ın kurduğu partinin, çocuklarımızın beynini, ihalelerin kaymağını yiyen tarikat ve cemaat şirketlerinin; özenle eğitilip bankamatik memurluğuna bağlanmış cahillerin ortak olduğu bu iktidarı ilk kez ezici çoğunlukla yenecek güçteyiz. Ama dibi olmayan kötülüğün, daha önce pek