70'lerden kalma siyasi cinnet

Ak Partili genç bir kızın binlerce yaralı, yüzlerce ölünün olmasını ümit ettiği bir trafik kazasından, Ekrem İmamoğlu'nun siyasi zarar göreceği umuduyla keyif alması kanaatimce mümkün değil. Hiçbir insan vicdanıyla baş başa kaldığında insanların öldüğü ya da yaralandığı bir felaketten keyif alamaz. Peki bu genç kızı böylesine şuursuzca bir paylaşım yapmaya iten şey ne Cevabı çok basit: Hayatımızın nerdeyse artık bütün alanlarını kapsayan siyasi yozlaşma. Olan biten her şeyin sadece siyasi olarak okunduğu, anlaşıldığı, anlatıldığı 1970'li yıllardan kalma siyasi cinneti yeniden yaşıyoruz. Bu kez belki silahsız ama aynı sığlıkta ve bağnazlıkta. Belki kurtarılmış mahalleler yok ama sosyal medya üzerinden mahalle savaşları tüm hızıyla devam ediyor. O yılları yaşayanların gayet iyi hatırlayacağı bitmek tükenmek bilmeyen silah sesleri, gösteriler fiziki olarak olmasa da mental olarak hala devam ediyor. Ne pahasına olursa olsun dikkat çekmek, bedeli ne olursa olsun kanaatleri belirlemek o yıllarda şiddetle yapılıyordu şimdi ise sosyal medya aracılığı ile. Yaşanan sanal şiddet bir mahalleye özgü değil, eline fırsatı geçiren herkes bu imkanı pervasızca kullanıyor. Yüz yıllardır keskin ayrımlara alışık olan zihinlerimiz seçim sürecine girdiğimiz bu günlerde, genlerine işleyen tepkisel alışkanlıklarını tekrarlayacak şüphesiz. Taraflar şuursuzca, hiçbir işe yaramayacağını bile bile enerjilerini anlamsız siyasi polemiklerle yine tüketecek. Bir metrobüs kazası ya da İzmir'in kurtuluşu ile ilgili etkinlik hiç fark etmez, konu ister istemez bu olaydan Millet İttifakı mı yoksa Cumhur İttifakı mı istifade ediyor bağnazlığına dönüşüyor. Herhangi bir olayı ilkesel, bilimsel ve sağduyulu bir biçimde irdeleme zahmetine hazır olmayan zihinlerimiz de bu bağnazlığa teslim oluyor. Nerdeyse nefesimiz tükenircesine tartışıyormuş gibi görünüyoruz ama konuştuğumuz şey aslında seçim argümanları. Tartışma bu sığlığa