Yeni cumhuriyet kurulmayacak, yeni anayasa yapılacak

Yıllar evvel Suriyeli bir kadın gazetecinin ülkesinde yeni başlayan çatışmalar hakkında "Oluşan görece özgürlük ortamında bütün gruplar, diğerlerinin varlığını hesaba katmadan, kendi hak ve beklentilerini umarsızca talep etti. Özgürlük ortamının sadece kendileri için geçerli bir hak olduğunu düşündüler. Bu egoizmin sonu iç savaş oldu" minvalinde bir açıklamasını televizyondan izlemiştim. Bu görüşün teknik olarak ne kadar doğru olduğunu değerlendirecek müktesebata sahip değilim, ancak prensip olarak çok doğru bir yaklaşım.

Özgürlükler ve haklar ancak toplumun tüm kesimleri tarafından eşit oranda kullanılabildiği müddetçe anlamlı olur. Ya da tersinden söyleyecek olursak ancak her kesimin kullanabileceği haklar eşit haklardır.

Yeni anayasayı bir toplumsal uzlaşma metni değil de kendi dünya görüşlerini kabul ettirme girişimi olarak görenlerin sayısı çok.

Ünlü Alman filozof Immanuel Kant'ın kategorik imperatif'i (koşulsuz buyruk) anayasa tartışmalarında sergilemekle yükümlü olduğumuz ilkeli tavır hakkında isabetli bir zemin sunuyor: "Öyle davran ki, davranışının temelindeki ilke, tüm insanlar için geçerli olan evrensel ilke veya yasa olsunolmasını isteyebil." Her koşulda geçerli olacak ilkelere dikkat çeken bu önerme, ahlaki olarak da her akıl ve vicdan sahip insanını karşılayabileceği, hatta karşılamakla yükümlü olduğu makul bir talep.

Anayasa tartışmalarında taleplerin teknik içeriğinden daha çok sahip oldukları ahlaki ve akli kriterlere dikkat çekmek gerekiyor. Anayasa ideolojik bir manifesto değil, temel insan haklarının, hukuk devletinin ve sosyal devletin yasalarla garanti altına alındığı bir üst yasal metindir.

Talep edilen her hüküm, Türkiye'de yaşayan tüm insanlar için kabul edilebilir olmalıdır. Kendi etnik grubu için herhangi bir hakkı talep edenler aynı hakların bütün etnik gruplar için geçerli olması gerektiğinin farkında olmalılar. Taleplerin bu toplumsal realite ve sorumluluk bilinci ile yapılması gerekir.

Örneğin anadilde eğitim hakkı adına Kürtçe eğitimmüfredat vs. talep edenler Türkiye'deki bütün etnik grupların aynı hakka sahip olması gerektiğini hesaba katmak zorundalar. Tüm bu taleplerin karşılanmasının idari olarak ne şekilde tesis edilebileceği ise sadece 'devletin' değil tartışmaya müdahil olan herkesin sorumluğudur.

Anayasa devletten alınan teşvik ya da halkın kullanımına sunulan kamu arazisi filan değil. Yani ne kadar çok şey istersem o kadar daha fazla hak elde etme imkanım olur türü anlayışıyla yapılamaz. Konu sadece haklar değil aynı zamanda sorumlulukları da kapsıyor. Kim ne kadar talep ederse, toplumun diğer kesimlerine karşı o kadar sorumluluk almakla yükümlü.

Anayasa tartışmalarında, her dünya görüşünün eşit derecede temsil edildiği, her görüşün eş değerde yer altığı metin üzerine uzlaşmak gibi bir mantık hatasına düşülmemeli. Söz konusu olan her görüşün eşit şekilde yer aldığı bir metin değil, bireysel haklar, hukuk devleti gibi evrensel ilkelerin tesis edildiği temel yasalar bütünüdür.