Mazlum coğrafyalarda foseptik çukurları ve zalimler
E-postamda bulunan bir hikâyeye tekrar bakınca; hikâyenin bir Türkiye köyünde yaşanan mahallî şekliyle anlatımının ötesinde bambaşka bir metafor zihnimde canlandı.
Bir Avrupa ülkesinde otuz yılını geçiren bir dostunuz olarak, böylesi gerçek hayat hikâyelerini bizzat yaşamamış olsak bile, "gurbet duyguları"nı hep beraber soluklamışızdır.
Okuyacağınız bu hikâyede geçen foseptik çukurunun üstüne asılan ciğere üşüşen kurtçukların feci âkibetlerinde olduğu gibi; dünyayı zaptetmek isteyen zalim devlerin, göz diktikleri coğrafyalarda dünyevî açıdan aynı akibete düçar olacaklarına inandığımız gibi, ahirette de cehennem kuyularına atılacakları muhakkak olacaktır.
Ortadoğu'da, Gazze'de, Lübnan'da, Yemen'de, Myanmar'da, Doğu Türkistan'da ve daha bir çok mazlum coğrafyalarda ciğere üşüşen zalimler, feci akibetlerinden bîhaber olarak çoğalıyorlar. Sonra da lağım çukurlarına düşecekler.
O kadar acıkacaklar ki, oradaki pislikleri de yiyecekler. Doymayacaklar.
Biribirlerini yemeye başlayacaklar. Ve sonra tertemiz olacak her yer. İnşaallah!
Bu girizgâhtan sonra gelelim yaşanmış hikâyemize. Özellikle gurbette yaşayan memur aileler, okulların tatile girmesiyle birlikte köydeki evlerine gider, tatili orada geçirirler.
Köy yerlerinde altyapı olmadığı için foseptik çukuru olur. Yaz tatili bittiğinde, evden çıkmadan önce, aile tüm hazırlıklarını tamamlar ve en son bir kuzu ciğerini de ipe bağlayıp, tuvalet çukurunun üzerine asardı...
Temmuz başında tekrar köye döndüğümüzde foseptik çukurunun tertemiz ve bomboş olduğunu görürdük...
Bir gün anneme sordum:
"Anne, biz neden bunu yapıyoruz"
O da izah etti:
"Burada asılı olan ciğere, bir müddet sonra kurtçuklar üşüşür. O kurtçuklar ciğeri yer ve çoğalırlar. Onlar çoğaldıkça ciğer azalır.