Hardalsız olmaz

Mutfağımın kıymetli ve değişmez malzemelerinden biri de hardaldır.Şikemperverler arasında tartışmalı bir malzemedir. Kimileri onun baskın, ekşimsi, acı tadına karşı çıkarlar.Onlara göre hardal, yiyeceğin gerçek tadını ikinci plana iter.Ben tam aksini düşünenlerdenim. Hatta bazı yiyeceklerin o olmadan lezzetlerinin pek yerinde olmadığını iddia ederim.Örneğin salatalık turşusu ile sarmaş dolaş olmuş bir sosisli sandviçi nasıl hardalsız düşünebilirsiniz! Veya bir dil fümeyi. İçine hardal sürülmemiş sandviç ne kadar da yavandır.Hardal, sandviçin makyajıdır. Sandviç ve içine konan malzemeler onunla lezzet bulur.Ben köfteyi de, ızgara etleri de hardalla tatlandırmayı severim. Hatta barbunya pilakisine bir miktar hardal koymadan yemem. Size de öneririm. Bir kere tadarsanız siz de benim gibi tiryakisi olursunuz.Hardalların tadı, genellikle azca baharatlı çokca da ekşidir. Onu oluşturan sirkenin, limon suyunun, şarabın tatlarını teker teker hissetmek mümkündür.Aslında hardalın öyle karmaşık bir yapısı yoktur. Malzemeler basittir: Hardal tohumu, su, sirke, tuz, şarap ve baharatlar.İşte ustalık ve sır, bu baharatların kullamında ortaya çıkar. Hardalın tadını farklılaştıran da bu baharatlardır.Hardalı ilk kullananların antik Roma halkı olduğu öne sürülür. Onların hardal karışımını, belki bir gün yaparım diye defterime kaydetmiştim: Karabiber, öğütülmüş hardal tohumu, kavrulmuş kişniş tohumu, kereviz, soğan, bal, sirke, balık sosu (garum), zeytinyağı, kimyon, dereotu, dağ kekiği, mercanköşk. Denemenizi öneririm.Bu malzemelerle