Bir zamanlar Haliç

Balat'ın veya Fener'in sırtlarına çıkıp, etrafa bakacak olursanız şunları görürsünüz: Daracık sokaklar, çoğu yıkılmak üzere olan 3-4 katlı cumbalı, kagir evler. Bu yaşlı ve yorgun binalarda hala yaşam sürmektedir. Yaşayanlar, evlerinin kırığını döküğünü, renkli badanalarla örtmeye çalışmışlardır.Balkonlara gerilmiş iplerdeki yıpranmış, renkleri solmuş çamaşırlar, Haliç'ten esen rüzgarla uçuşup dururlar. Tüm bu manzaraya bakınca, Haliç'in yoksul bir semt olduğunu hemencecik anlarsınız. Bu semtte hiç kimse yoksulluğunu saklama gayreti içinde değildir zaten.Haliç'in bugünü yoksuldur ama, geçmişi hiç de öyle değildir. Tarihçi İlber Ortaylı'ya göre burası, "1500 yıllık tarihin sıkıştığı bir dünya tiyatrosudur."Özellikle Fener, sadece İstanbul'un değil, bütün Akdeniz dünyasının en önemli ve anlamlı mahallelerinden birisidir.ZENGİN YAŞAMLARFener, Bizans döneminde limanın, kalabalık, gürültülü, eğlenceli, her türlü yasa dışı yaşamın sürdüğü bir semtti. Aynı zamanda da, bütün dünyayla kurulan ilişkilerin düğüm noktasıydı. Venedikli, Cenevizli tüccarlar, uzak Asya'dan ve Avrupa'dan gelenler, resmi veya gayri resmi işlerini burada hallederlerdi.Yoksul görüntülere bakarak burada bir zamanlar, elçilik konaklarının, Cenova ve Venedik tüccarlarının, Rum zenginlerinin oturduğu, bütün Akdeniz dünyasının renk ve zevkini yansıtan şık evlerin bulunduğunu hayal etmekte insan zorluk çeker. Ama gerçek böyledir.İlber Ortaylı semti şöyle anlatır: "Fener, kabadayı kahvehaneleri, ünlü meyhaneleri, yedi iklim dört bucaktaki ülkelerin gelenekleri, dil kalıntılarıyla rengarenk bir semtti..."Bu yoksul semtin geçmişinde sadece görkemli konaklar yoktu. İnsanları da çok değerliydi. Örneğin Osmanlı İmparatorluğu'nun tüm dış ilişkilerini, bu sokaklarda oturmuş olan Rumlar gerçekleştirmişti.Bu sokaklarda büyümüş olan Fenerli Rumlar, Osmanlı devlet yapısı içinde önemli görevler almışlardı. Bunlar için tarihe "Fenerliler" diye not düşülmüştü. Bu Fenerli beyler ve beyzadeler çok önemli yurtdışı görevleri üstlenmişlerdi.İSTANBUL'UN ANAHTARIFenerliler'e sağlanan bu ayrıcalığa, aldıkları eğitimin, birkaç dil bilmelerinin yanı sıra bir kalleşliğin de neden olduğu öne sürülüyordu. Bir söylentiye göre bu semtte oturan soylular, bir altın tepsi içinde kentin anahtarını gizlice Fatih'e sunmuşlar ve bağlılık yemini etmişlerdi. Yani Bizans'ı arkadan hançerlemişlerdi.Fener'in renkli badanalarla, kırığı döküğü saklanmaya çalışılmış yoksul evlerinin geçmişini, 1854 yılında İstanbul'a gelen gezgin Theophile Gautier şöyle anlatır: "Taş evler güzel mimari üslubundadır. Bu evlerin çoğunda, merdiven biçiminde kesilmiş konsollara ya da kıvrıntılı dirseklere dayalı güzel balkonlar vardır. Daha eski olan başka evler yarı kale, yarı sivil yapı olan küçük ortaçağ konaklarını hatırlatır..."Pierre Loti ise "Aziyade" adlı romanında Fener'i yere göğe sığdıramaz: "Rumların Noel yortusuydu. Tüm Fener bir festival yeriydi sanki. Her boyda ve renkte lambalar ve kağıttan değirmenler taşıyan çocuklar kapıları çalıyor, davul sesleri serenatlara karışıyordu.Bizans zamanından kalma eski kapılar açıldığında, Paris elbiseleri giymiş genç kızlar beliriyor ve müzisyenlere bakır paralar atıyorlardı..."Söz kadınlardan açılmışken, Fener'de yaşayan kadınları rahmetli araştırmacı Jak Deleon şöyle tanımlamıştır: "Fener'de oturan soylu Rum ailelerinin kızları, şıklıkları ve kibarlıklarıyla nam salmıştır. Tümü de kültürlüdür. Bunların arasında Lord Byron'ın şiirlerini İngilizce'den Rumcaya çevirenler bulunmaktadır..."Fener, insanları, konakları kadar eğlence dünyasıyla da ünlüydü. Reşat Ekrem Koçu, İstanbul'un en önemli gedikli meyhanelerinin burada olduğunu belirtmiş, bugüne hiçbir izleri kalmayan bu eğlence yuvalarını şöyle sıralamıştır: Sukiyas, Gümüş Halkalı, Kamburoğlu, Tanaşaki, Sakızlı ve Kafesli. Ayrıca 18. yüzyıl İstanbul'unun en büyük ve en meşhur gazinosu da Fener sahilindeydi. Üsküdarlı Aşık Razi bu gazino için şu mısraları yazmıştı: "İskele başındaki gazinonun Methini duydum da gittim Fener'e Selsebil olmuş ülfet muhabbet Çıkamaz içine giren bir kere"ÇAPKIN BEYLERReşat Ekrem Koçu, İstanbul Ansiklopedisi'nde bu gazinoyu şöyle anlatmıştır:" İstanbul'un hovarda meşrep, çapkın beyleri Kağıthane alemleri için