Bir büyük millet tasavvuruyla PKK'nın oyununu bozmak

Demokrasi ve Birlik Derneği ile Demokrasi ve Birlik Vakfı'mızın 12 Kasım'da Ankara'da düzenlediği çalıştayda bir açılış konuşması yaptım.İzninizle o konuşmamdan bazı bölümleri takdirlerinize sunmak isterim"Bizler, bu ülkede yaşayan Kürtler ve Türkler ve dahi bilumum unsurlar, aynı dine inanan ve aynı kıbleye yönelen bir büyük milletin evlatlarıyız. Birlikte bin yıllarca sadece bugün vatan dediğimiz sınırlı toprak parçasında değil, dışarıda kalmış o büyük ve geniş vatan parçalarında da kardeşçe yaşamış, aynı ortak amaçlar doğrultusunda kader birliği etmiş, birlikte gülmüş, birlikte ağlamış bir büyük milletin, adına İslam milleti dediğimiz, hepimizi aynı iman ve duyarlılıkla birleştiren o büyük millet anlayışının mensuplarıyız. O yüzden bu millet tasavvuruna vurguyu çok önemli buluyoruz.Birlikte büyük olduğumuz dönemler, bu millet tasavvuruyla birbirimizle kenetlendiğimiz dönemlerdir. Türk Fatih ile Kürt Selahaddin'i birlikte aynı amaç doğrultusunda hareket ettiren işte bu büyük ve bütüncül millet tasavvurudur. İnanınız dostlar, ne İstanbul'un fatihi Sultan Mehmet Türklüğünü öne çıkarmıştır ne de Kudüs'ün fatihi Sultan Selahaddin Kürtlüğünün farkındadır. O dönemlerde akidenin şekillendirdiği bu büyük millet bilinci, etnikırki mülahazaları hatıra dahi getirmiyordu. Yani dava ne Türklük ne de Kürtlük davasıydı. Dava, ilayı kelimetullah davasıydı.()Kürtler denilince akla Selahaddinler gelmeli.Bu ülkenin Kürtlerini şarkın sultanı ve İslam'ın kılıcı Selahaddin üzerinden okumak varken, terör örgütleri üzerinden okumak niyeİşe bakış açılarımızı değiştirerek başlamalıyız.O yüzden dilimizi kendimize ait kelimeler üzerinden oluşturmalıyız ki birbirimize gayrı gözüyle bakmayalım. Dahası, başkaları üzerinden de bakmayalım.Millet anlayışımızı akidemize uygun bir biçimde güncelleyerek bakmasını bilmeliyiz. Bunu başarırsak hep birlikte kazanırız. Bunu başaramazsak bizi birbirimize etnikırki farklılıklarımız üzerinden düşmanlaştırıp vuruşturmak isteyenlerin kazanmasına sebebiyet vermiş oluruz ve hep birlikte mahvımıza yol açacak bir sürece de böylelikle kapı aralamış oluruz.Burada bir hususun altını önemle çizmek isterim: Bizim bu büyük millet tasavvurumuz, Türk'ü Türk olmaktan, Kürt'ü de Kürt olmaktan çıkartan, başka bir deyişle, herkesi bir potada eriterek farklılıkları yok eden bir tasavvur hiç değildir. Tersine, bütün farklılıkları, Allah'ın ayetlerinden sayarak onları olduğu gibi korumayı ama bu farklılıkları eşitlik ve kardeşlik temelinde bir büyük bütüne dönüştürmeyi, dolayısıyla herkesin kendisi gibi kalarak kendini özgürce geliştirebileceği, ama bir diğeriyle bütünleşerek birbirine kazandıracağı bir anlayış temeline oturuyor.Tek devlet, tek millet, tek vatan, tek bayrak tasavvuru pekâlâ bu anlayış temelinde mümkündür.Bunu isteyenlerin dili, o yüzden farklı olmalıdır. Birbirlerini bir tarağın dişleri gibi eşit görenler ancak bu eşitlikçi ve birlikçi projeye hayatiyet kazandırabilirler. Gelin bu dili birlikte kuşanalım.Bütün bunları etnikırki farklılıklarımızı koruyarak ama aynı damarda dolaşan kan olduğumuzu unutmadan pekâlâ gerçekleştirebiliriz. Farklı uzuvları olan bir bedene dönüşebiliriz. Birbirimize baş olmak için birbirimizin başını almaya gerek yok. Birbirimizin başlarını tek bir başa dönüştürecek yeni bir yönetim modeli pekâlâ oluşturabiliriz. Bunun mümkün yolları bugün bulunabilir. Yeter ki istensin. Biz Kürtler bu büyük buluşmayı yürekten diliyoruz. Biz ayrılıkta azabı, birlikte rahmeti gören bir inancın mensuplarıyız. Gelin, birbirimizi dışlamadan, birbirimize karşı etnikırki üstünlük iddiasında bulunmadan, etnikırki aidiyetlerimizi bir imtiyaz ve üstünlük iddiasına dönüştürmeden yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed'in (sav) dediği gibi bir tarağın dişleri gibi eşit olan bir kardeşlik bilinciyle hareket edelim diyoruz.Temel hak ve özgürlüklerde herkesi eşit gören bir anayasal vatandaşlık anlayışıyla, aynı dine ve aynı kıbleye mensup kardeşler olarak ayrı başlar halinde hareket etmek yerine bedenlerimizi ve yüreklerimizi birbirine katarak ortak bir akılla omuzlarımızın üzerinde bir tek baş olalım. Birbirimizin gövdeleri üzerinde yükselen tek bir baş olalım ki başkalarının ayakları olmayalım, başkalarının ayakları altında çiğnenmeyelim, en kötüsü de başkalarının postal yalayıcıları olmak gibi zelil bir duruma düşmeyelim."Ben bir Türk olarak hangi haklara sahipsem, Kürt kardeşimin de, başkaca kardeşlerimin de aynı haklara sahip olması gerektiğine inanıyorum" diyen bir bakış açısı, İslam'la şereflenmiş Türk bakış açısıdır. Bu bakış açısına can kurban diyoruz.Türk'ü İslam'dan kopartmaya çalışanlar, İslamsız Türklük anlayışı inşa etmek isteyenler, bilesiniz ki Türk'e de Türklüğe de zarar verenlerdir. Bu toprakların manevi mayasını bozmak isteyenlerdir.İslamsız Türklük, Kürtlerin varlığını inkar eden, Kürtleri etnik anlamda Türk varsayan ırkçılıkla buluşarak bu ülkenin birliğine ve kardeşliğine zarar vermiştir.Bu tarz bir Türklük anlayışı devletimizin bekası için bir tehdit, milletimizin birliği açısından da bir tahrip niteliğindedir.Bu tür bir Türklük anlayışına Türk kardeşlerimizin akideleri gereği karşı çıktıklarını görmek, bizi yürekten sevindiriyor ve geleceğe dair umutlarımızı güçlendiriyor.Bilsinler ki aynı akideye mensup Kürt kardeşleri de benzer bir Kürtlük anlayışına şiddetle karşıdırlar.O yüzden en yüksek sesle diyoruz ki biz farklılıklarımızla anlamlı ve değerliyiz. Ve biz farklılıklarımızla birlikte Türkiye'yiz!Kimlik inkarına dayalı anlayışları dışlayıcı ve çatışmacı buluyoruz. Ama kimlik siyasetlerini de aynı ölçüde zararlı addediyoruz.İnkarın olduğu yerde dışlama ve çatışma olur. Bu da birliğimizi yok edecek bir sürece kapı aralar.Hiçbirimizin bir diğerine üstünlüğü yoktur.Hiçbirimiz içine doğduğumuz etnik aidiyet dolayısıyla değerli veya değersiz değiliz.Biz birbirimizin eşiti ve kardeşleriyiz.Değer ölçüsü olarak etnikırki aidiyetleri esas alanları kendimizden bilmeyiz.Irkçılık ideolojisini bayraklaştıran Türk'ü de Kürt'ü de kendimizden bilmeyiz.Demokrasi anlayışımızın da, birlik anlayışımızın da, millet tasavvurumuzun da temelinde yatan anlayış, işte bu anlayıştır. () Çok şükür o inkar, asimilasyon, baskı ve zulüm dönemlerini artık arkamızda bıraktık.Biz tarihten hınç devşirmek isteyenlerden değiliz.Bize o birilerinin devlet ve cumhuriyet adına yaptıklarına bakarak devletimize de cumhuriyetimize de düşmanlık besleyenlerden değiliz.Bilesiniz ki, Kür'ün sorunu Türk'ün de sorunu, Kürt'ün talebi de Türk'ün talebidir. Kürt'ün derdini ve sorununu kendi derdi ve sorunu, Kürt'ün haklı talebini kendi talebi olarak görmeyen bir Türk'ün dindaşlık ve kardeşlik iddiası elbette sorunludur.Kendisi için istediğinin aynısını Kürt kardeşi veya başka ırklara mensup kardeşleri için istemeyen bir Türklük anlayışı, dinimiz açısından sorunlu bir anlayıştır. Tersi de öyledir. ETNİK VE SİYASİ BÖLÜCÜLÜĞE HAYIR ANAYASAL VATANDAŞLIK Buradan bütün bir dünyaya ilan ediyoruz:Biz Kürtler asla ayrılıktan yana değiliz.Biz Kürtler her türlü etnik ve siyasi bölücülüğe karşıyız.Türkiye Cumhuriyeti'ni kendi devletimiz olarak görüyoruz.Biz başkalarının Kürtleri değiliz, Türkiye Kürtleriyiz.Türkiye bizim ana vatanımızdır.Etnikırki anlamda elbette Türk değiliz. Tıpkı Türk, Arap, Çerkes vb kardeş milletler gibi dili ve kültürü olan bir milletiz biz.Aidiyetimiz de, sadakatimiz de kendi devletimizedir.Kendi devletimiz hepimize ait özellikleri ve farklılıkları elbette üzerinde taşımalı ve hepimizi temel hak ve özgürlüklerde eşitleyen bir vatandaşlık bilinciyle kucaklamalıdır.Anayasal vatandaşlık denilen şey tam da budur."TÜRKİYE YÜZYILI"NDA KÜRTLER BİZ SADECE KÜRT VE TÜRK DEĞİLİZ BİRLİKTE TÜRKİYE'YİZ..Cumhurbaşkanı tarafından "Türkiye Yüzyılı" vizyonu çerçevesinde vadedilen, herkesi kucaklayan daha demokratik ve daha özgürlükçü yeni bir anayasanın tam da bu anlayış üzerine oturması gerektiğine inanıyoruz.Biz bu ülkede yaşayan tüm etnikırki unsurları kendimizden biliriz. Dillerini de kendi dilimiz biliriz. O yüzden göğsümüzü gere gere diyoruz ki, biz hem Kürt'üz, hem Türk'üz hem Çerkes'iz hem Arap'ız, hem Laz'ızBiz sadece Türk veya Kürt değilizBiz birbirimizin kardeşiyiz, dengiyiz, eşitiyiz, hısmıyız, kısacası her şeyiyizBiz birlikte Türkiye'yizKürtçe ne kadar anadilimiz ise Türkçe de Lazca da Arapça da Çerkesce de bizim ana dilimizdir. Ana ve ata yurdumuzda var olan bütün dilleri bir arada yaşatacak bir bilincin taşıyıcılarıyız biz. İSLAM'LA ŞEREFLENMİŞ TÜRK MİLLETİNİN FERDİ OLMAK İslam'la şereflendikten sonra İslam'ın ve Müslüman milletlerin bayraktarlığını yapan Türk milletini şerefle ve hayırla yâd ederiz. Türkler öylesine İslam'la özdeşleşmiştir ki, "Türk milleti" denildiğinde akla "İslam milleti" gelmiştir. O yüzden "Türk milleti" tanımını, ırkçı tınılardan dahi uzak tutacak bir hassasiyetle sahiplenmek, hayati önemdedir. Biz Kürtler bu anlamda İslam'la özdeşleşmiş, etnikçiırkçı anlayıştan ari "Türk Milleti" tanımlamasından zinhar rahatsızlık duymayız.Dahası, kendimizi bu milletin bir ferdi olarak görmekten de zinhar rahatsız olmayız.. Bizim rahatsızlık duyacağımız ve kabul etmeyeceğimiz tek şey; Türk milletine etnikçiırkçı bir ideolojinin giydirilmesidir ve bu bağlamda biz Kürtlerin de Türk olduğu iddiası üzerinden yok varsayılmalarıdır.Çok şükür bu inkar anlayışı tüm acılarıyla birlikte tarihe uğurlandı. Etnik kimliğin inkarı ve cebri asimilasyon politikalarının ürünü olan "Kürt sorunu" artık yok.Biz Kürtler inkara ve asimilasyona dayalı "Kürt sorunu"nu tarihe uğurlayan cesur ve inançlı siyasetçi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı bu yüzden derin bir saygıyla ve minnetle selamlıyoruz. Onun sayesinde artık Kürtleri sorun olarak gören, Kürtlerin varlığını, kimliğini, dilini ve kültürünü yok varsayan bir devlet ideolojisi yok artık. Bu açıdan biz Kürtler Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a ne kadar teşekkür etsek azdır. Cumhurbaşkanımızı hepinizin huzurunda, kendi anadilimizle, "Biji Serok Erdoğan" diye saygıyla ve minnetle anmayı tarihi bir borç biliyoruz.KÜRT SORUNU DEĞİL KÜRTLERİN SORUNUHer şey bitti miBitmedi elbet."Kürt sorunu" artık yok, doğru, ama "Kürtlerin sorunu" var. İnanıyorum ki bugün sorun olarak gördüğümüz her şey yarının Türkiye'sinde hiç olmayacaktır. Buna yürekten inanıyorum. Ama elimizi çabuk tutmakta yarar var. Zira sorunların çözümündeki gecikmeler, sorundan beslenenlerin elini güçlendiriyor. Vaktinde çözülmeyen her sorun bizi birbirimizden uzaklaştırıyor. Araya giren güvensizlikler, bizi birbirimize düşürmek isteyenler için enfekte bir zemin oluşturuyor.GEÇMİŞİN SORUNU VE TORTULARI ŞİMDİ VAKTİNDE ÇÖZÜMSözün tam da burasında şu yalın gerçeği hatırlatmak isterim.Şayet Kürtlerin varlığı inkar edilmemiş, dili yasaklanmamış ve Kürtler etnik bir asimilasyon politikasına maruz bırakılmamış olsaydı, bizim bir Kürt sorunumuz hiç olmayacaktı.Etnik kimliğin inkarıyla ortaya çıkan bu sorun, vaktinde çözülmüş olsaydı, ülkemizin bu sorundan beslenen bir terör sorunu, bir dağ sorunu hiç olmayacaktı.Terör örgütüyle mücadele yöntemlerindeki yanlışlıklar ve dahi sivil halka yönelik zalimlikler o inkarın kaskatı olduğu yıllarda geniş bir mağduriyet alanına sebebiyet vermemiş olsaydı, bugün karşımızda o mağdur sosyolojiden beslenen, uluslararası ve bölgesel güçlerden aldığı destekle adeta devletleşen bir terör oluşumu karşımızda olmayacaktı.()Başbakan olduğu dönemde Sn. Recep Tayyip Erdoğan'ın inkar ve asimilasyonla birlikte sivil halka yönelik yanlış terörle mücadele yöntemlerini sonlandırması, ne yazık ki artık etnik sorundan bağımsız bir başka soruna dönüşen terör olgusunu sonlandırmayı sağlayamadı.O yüzden her şey vaktinde olmalı diyoruz.Cumhurbaşkanının "Kürt sorunu artık yok, terör sorunu var" dediği husus tam da budur işte.Doğrudur, Kürt sorunu, eski Türkiye'ye ait bir sorundu. Bu sorun artık yok. Ama bu sorunu gerekçe göstererek dağa çıkanlar, sorun çözüldüğü halde ellerindeki silahlarla dağda bulunmayı sürdürüyorlar.()İNKAR BİTTİĞİ HALDE İSYAN SÜRÜYORSATerör örgütünün başı Öcalan 1999'da yakalandıktan sonra "İnkar biterse isyan biter" demişti.Erdoğan büyük bir cesaretle inkarı bitirdi ama Öcalan isyanı bitiremedi.Paradoksa bakınız ki Öcalan'ı yakalayıp Türkiye'ye