Zevahiri kurtarma siyaseti!..

Bir şey zamanında yapılmayınca, ortaya çıkan manzara boşa çırpınmaktan öteye gitmiyor... "Atı alan Üsküdar'ı geçti" deyimi var ya; tıpkı SADAT olayında geç kalınması gibi, Atatürk Havalimanı üzerinde estirilen gecikmiş fırtınanın da ne kadar çaresiz-sonuçsuz olduğunu anlatmaya yetiyor... Evet; Türkiye'de siyaset, uzun yıllardır rant kaygılı iki hat üzerinden yürütülüyor... Yani, din sömürüsü ile muhafazakar kesimlerden oy alanlar ve "dindar kesimlerden oy alacağız" diye din sömürüsüne karşı etkisiz kalanlar... İşte İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun "milyarlarca euro çöpe gitti" diye tanımladığı Atatürk Havalimanı'ndaki enkaza yönelik tepkiler de muhalefetin geçmiş dönemde Atatürk'e yönelik saldırılara sessiz kalmasının bir sonucu olmaktan ileri gitmiyor... AKP lideri Erdoğan, "Atatürk üstünden fırtına koparıyorlar, niyetleri başka" diyerek, muhalefetin Atatürk Havalimanı'na yönelik çağrılarına tepki gösterirken, akıllara bu ülkede laikliğe, cumhuriyete ve özellikle de Atatürk ismine yönelik saldırılar geliyor... Birçok şehirde adı Atatürk olan stadyumlar yerle bir edildi ve Atatürk yazılı tabelalar da çöpe atıldı... Atatürk adını taşıyan caddeler, meydanlar ve parklar üzerinde Gazi'ye düşmanlık uğruna yürütülen ihanet siyasetinin tek hedefi cumhuriyetin kurucusunu her yerden silmekti... Örneğin; Büyük Taarruz sırasında Çiğiltepe'yi Atatürk'e söz verdiği sürede alamadığı için 30 Ağustos Zaferi'nden üç gün önce intihar eden Albay Reşat Çiğitepe gibi Kurtuluş Savaşı kahramanlarının adlarını taşıyan tabelalar bile indirilirken, iktidar uşaklarıyla besleme medyanın tetikçileri (Atatürk ve İnönü başta olmak üzere) cumhuriyeti kuran kadrolara alçakça saldırılarda bulundular... GEÇ KALAN MUHALEFET... Kimse kendini kandırmasın, kimse de toplumu uyutmaya kalkışmasın... Türkiye'de stadyumlar üzerinden, salt Atatürk'ün adını silme uğruna yapılan sinsi yıkım operasyonları iktidarın sıradan eylemleriymiş gibi uzun süre görmezden gelindi... İşte; 1953'te uluslararası hava trafiğine açılan ve son 60 yılda pistlere inen onbinlerce uçakla, Atatürk'ün adını milyonlarca yabancı turistin zihnine kazıyan Atatürk Havalimanı da yok artık... Cumhuriyetin görkemli bir sembolü olan ve uluslararası hava taşımacılığında ilk beşe giren o muhteşem havalimanı hem konumu, hem güzergahı ve hem de ulaşım kolaylığı nedeniyle İstanbul'un büyüklüğüne katkı sunarken, dağ başında yapılan ve insanların ulaşmakta güçlük çektiği bir garip rant limanı uğruna yok edildi... Taşınma işlemi 6 nisan 2019'da tamamlanınca, 7 Nisan 2019'dan itibaren sivil uçuşlara kapatılan Atatürk Havalimanı'nın milyarlarca euro değerindeki donanımının büyük bölümü hurdaya gitti, devasa binalar kaderine terk edildi ve nihayet geçen hafta yıkım gündeme gelince, muhalefet ah-vah etmeye başladı... Ne tuhaf değil mi, Atatürk Havalimanı'na 3 yıldır etkili biçimde sahip çıkmayan muhalefet partileri son bir hafta içinde galeyana geldi!!! İBB Başkanı ilk kez elinde dosyalarla "bakanlar hakkında suç duyurusunda bulunacağız" diye basın toplantı yaparken, CHP lideri AKP'ye sert tepkiler gösterdi, muhalefet partilerinden küçük gruplar protesto gösterileri yaptı... Peki, sonuçta ne mi oldu.. AKP lideri, İstanbul'un fethinin yıl dönümü olan 29 Mayıs'ta millet parkının temelini atacağını belirterek "ağaçlar oraya dikilecek" diye muhalefete önceki gün bir kez daha meydan okudu... Ve sonunda, 29 Nisan'da pazarlık usulüyle yapılan ihaleyi 2 milyar 127 milyon 978 bin lira teklifle alan şirket iş makinalarını Atatürk Havalimanı'na yığdı... Hiç kuşku yok; dünyanın bir başka ülkesinde olsaydı, devletin sembollerinden birinin bu kadar pervasızca yerle bir edilmesine hiçbir muhalefet partisi izin vermezdi... Peki ne yapmalıydı muhalefet..