Umudun adı 2022 mi..

Eskiden de zamanın her anının, günlerin, haftaların, ayların ve mevsimlerin tarihe karışması hüzün vericiydi ama, hep "yeni bir başlangıç" gibi gelirdi yeni yılın ilk günleri insana... Sanki kötülüklerden, yanlışlardan, huzursuzluklardan ve şanssızlıklardan arınmış gibi başlamayı düşünürdü insanlar yeni yılın ilk sabahına... Tarih eskiden kimilerinin "hayır, bereket dönemi"ydi diye adlandırdığı yıllarıyla, nostaljik bir sitem gibi hayatın anlamına nakşolsa da, sanki çok daha güzel günler gelecekmiş gibi, Anadolu'nun ücra köşelerinde, o yoksul evlerde küçük mutluluklar yaşanırdı... Atatürk'ün başlattığı Aydınlanma Devrimi'nde, o heyecanlı yeni yıl kutlamalarını ya da 1940'larda gazetelere yansıyan yeni senenin o coşkulu "şenlik"lerini göremedik... 1970'lerde televizyon yokken radyoların ahengine, beyaz cam tüm evleri kuşatmışken de, dansözlü yılbaşı gecelerine meyve ve çerezle odaklanmanın küçük ama güzel heyecanlarıydı yılbaşı geceleri... Çocuk olmanın saflığı temizliği ve heyecanından mıdır, çizgi romanlarda Noel Baba'nın getirdiği hediyelerin hiç olmayacak umutlarından mıdır, ya da kar yağacağının heyecanıyla gökyüzüne odaklanmanın genelde hayal kırıklığına uğrayan anılarından mıdır bilinmez, yeni yıl, geçmişin çok çabuk unutulduğu, yeni senenin ise neler getireceğinin bilinmezliği ile olsa, kendi içinde bir acayip telaş da barındırırdı... Büyüklerimiz neler yaşardı bilemezdik o zamanlar... Biz çocuklar ise, sadece bir an önce büyümenin çok iyi bir şey olacağının belirsizliğiyle değil; zamanın her anını geriye itmek için çabalarken, sonra gelecek yılı da iple çekercesine (bir an önce kocaman birer adam olmanın o saf, duygusal ama bilgisiz heyecanıyla) yeni yılı şarkıların-türkülerin ve ailece yapılan küçük ama mutlu kutlamaların saflığına bırakırdık... KADERCİLİK VE UMUT... Büyüyünce anladık ki, her yılbaşı ömürden koca bir yıl götürüyor... Büyüdükçe insanın o tertemiz heyecanları başka kılıklara giriyor ve bir yandan okumak, bir yandan adam olmak telaşı, her gelen yılı bir kayıp ya da hedefine ulaşılmaya çalışılan bir mevzi olarak da konumlandırıyor... Yani yaşam; geriye itilen her yılla birlikte, hayatın, aslında küçük olaylarla insanı mutlu ettiği, ama büyük umutların bir türlü gerçekleşemediği bir zaman tüneli olduğunu da anımsattı bize... Büyüklerimizin telaşını büyüyünce anladık işte... Geçen her yılbaşı gecesinde, hele de bizim gibi çok çocuklu, az gelirli ailelerde yeni yıla yeni ayakkabılarla, yeni kıyafetlerle girememenin hüznü değildi tek sorun... Birbirine küçük de olsa hediyeler alamayan insanların mahcubiyeti yılbaşı gecelerinin o yoksul kutlamalarının içine gizlense de, büyükler yeni yılın ilk gecelerinde çocukların mutluluklarını izlerken garip bir hüzne de dalıp giderlerdi... "Coğrafya insanın kaderidir" derler ya... Bırakın Anadolu'da doğduğumuz topraklarda karşımıza "kader" diye çıkan şanssızlıkları, çarpıklıkları ve umutsuzlukları da; yaşadığımız ülkenin son yıllarda içinde bulunduğu derin ve bitmeyen kaosa ne demeli.. Geçen her yeni yılı, daha fazla yitip gitmiş bir kayıp olarak görmeye alıştık artık... Peki; 2021'i, yaşanmış binlerce dert, sıkıntı ve yüzlerce çarpıklığın yarattığı erozyonla geride bırakırken, 2022 bize çocukluğumuzun heyecanıyla mı gelecek, yoksa büyümüş olmanın giderek artan umutsuzluğuyla mı.. MUTLU YILLAR TÜRKİYE... Türkiye bundan 20 yıl önce aniden alınmış bir seçim kararıyla; toplumun sarsılacağı, ülkenin tükeneceği, millî varlıkların heba edileceği, yolsuzlukların, çarpıklıkların, rüşvetin, haksızlığın her geçen gün daha da artacağı yıllara savrulmuştu... AKP'nin 2002'de iktidara gelmesiyle birlikte; bırakın rejimle, cumhuriyet ve laiklikle savaşmayı; toplumun varlıklı ve yoksul insanları arasındaki uçurumu daha da açarak, bizzat ulusun kaderiyle uğraşmanın ve her alanda erozyon yaratmanın