''Siper'' değiştiren terör!!!

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, "Edirne'deki en büyük hesabı İmralı'dakine verecek" şeklindeki açıklaması farklı tartışmalara neden oldu... Ne demek istedi acaba Erdoğan.. Devletin Kürt siyasetine terörle mücadele kapsamında "yeni ve farklı bir strateji" uygulayacağını mı anlatmak istedi.. PKK cephesinde; Avrupa, Irak, İran, Suriye, Türkiye, Kandil, İmralı, Edirne hattında, birçok alanda farklı kırılmaların yaşandığına dikkat çekmeye mi çalıştı AKP lideri.. Yoksa Erdoğan, HDP'nin tutuklu lideri Selahattin Demirtaş ve uzun yıllardır İmralı'da hükümlü bulunan PKK kurucusu Abdullah Öcalan arasında alttan alta, sessizce yürüyen gerilimin büyüyeceğine mi vurgu yaptı.. Cumhurbaşkanın; Türkiye'yi 40 yılı aşkın süredir kaosa çekmeye çalışan terör örgütü ve uzantısı HDP arasındaki gerilime, kırılmaya, çekişmeye ya da "ayrışma"ya parmak basmasının çok önemli gerekçeleri olmalı... "Devlet Öcalan'la görüşüyor mu" sorusu ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ile Anayasa Mahkemesi'nin Demirtaş davasına yönelik kararları, "gidişatı nereye sürükler" konusu farklı tartışmalar yaratsa da, Erdoğan'ın Edirne-İmralı hattına dikkat çekmesinin yaşamsal bir gerekçesi var... İşte bu gerekçe; devletin son dönemde daha da dikkatle takip ettiği ve Erdoğan siyasetinin ise "teyakkuz" halinde olduğu PKK'ya yönelik operasyonların ağır sonuçlarında kilitleniyor.. Edirne-İmralı, hesap-bilanço!.. Son dönemde farklı kesimler İçişleri Bakanı'nın koltuğuyla ilgili spekülasyonlarla oyalanırken; hem İçişleri Bakanlığı'nın hem de Türk Silahlı Kuvvetleri'nin operasyonları, işte "Edirne'deki İmralı'ya hesabını verecek" şeklinde, şifrelenen bir açıklamanın perde gerisinde, devletin elinin nasıl güçlendiğini de kanıtlıyor.. Örgütü yakından izleyen çevreler farkındadır ki; PKK'nın Suriye'den sızan militan grupları ile birlikte, uzun yıllar bir "dinlenme merkezi"nin yanı sıra, bir "lojistik" ve örgütlenme karargâhı olarak da kullandığı Amanoslar'da iki yıl önce yapılan ve (şehir merkezinde kovalamacaya kadar dönüşen) büyük operasyonların ardından, örgütün bu bölgedeki yapılanması neredeyse sıfıra inmiş... PKK'nın Akdeniz Bölgesi'nde bir zamanlar adam kaçırma, suikast ve bombalama eylemlerinin üssü olarak kullandığı Amanosların dışında, Adana, Mersin, Hatay, Antep ve Urfa hattındaki terör örgütlenmesinin darbe aldığını duyuran haberler de sıklıkla medyaya yansıyor... Çünkü büyükşehirlerin yanı sıra, buralarda PKK'nın milis yapılarına yönelik operasyonlar aylardır durmuyor... PKK'ya yönelik 40 yıldaki en büyük operasyonların yoğunlaştığı son 3 yıl içerisinde, örgüt sadece Amanoslar, Akdeniz Bölgesi ve çevresinde sarsılmamış... Daha 3 yıl öncesine kadar yollara patlayıcı yerleştirmek, şantiye basmak, adam kaçırmak, suikastlar, taciz ateşleri, bombalama faaliyetleri ve en çok da şehir merkezlerinde intihar saldırılarıyla öne çıkmaya çalışan örgütteki erozyonun büyüdüğünü gösteren bilgiler, Genelkurmay ve İçişleri Bakanlığı'nın basın açıklamalarındaki bilançolardan da anlaşılıyor... Soylu'dan ürkütücü açıklama... Öcalan'la Demirtaş arasında, Erdoğan'ın "hesap" saptamasıyla dışa vuran gerilim sadece örgütsel alanda değil, Kürt siyasetinin legal kanadındaki sarsıntının büyümesiyle de dışa vuruyor... 80'den fazlasına kayyum atanan belediyelerdeki siyasi kayıplar örgütü sarsarken, başkanların, meclis üyelerinin, hatta HDP'nin il, ilçe, belde başkanları ile yöneticilerinin birçoğunun tutuklanması ile sonuçlanan operasyonların bir gerekçesi de, PKK'nın şehir lojistiğini kesmek... Operasyonların bir amacı da, terör örgütünün taban bulmasını engellemek, örgütün şehir merkeziyle dağ kadroları arasındaki bağlantısını tamamen koparmak.. Peki; bu tablo içerisinde, devletin gözünden PKK hangi bocalamanın içinde acaba.. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun zaman zaman basın toplantılarında yaptığı açıklamalar, PKK'nın örgütsel