Katil belli, azmettirici kim..

Barbarlaşmış bir şiddet giderek daha çok kuşatıyor insanlığı... Öfke kınından çıkmış bir paslı kılıç gibi savrulacak yer arıyor sanki!.. Ve toplumun büyük bölümünü etkisi altına alan sosyo ekonomik kriz, bir yandan bireylerin psikolojisini bozuyor, diğer yandan da (2018'de olduğu gibi 32 milyon kutuya ulaşan bir yıllık antideprasan tüketimini) büyük boyutlara ulaştırıyor... İşte bu vahim tablo da, Türk halkının ne kadar tehlikeli bir sosyal atmosferde çırpındığını kanıtlıyor... Televizyonlardaki şiddet filmleri ve Kurtlar Vadisi'ne özenen dizilerde ortalığı kan gölüne çeviren vahşet sahneleri yetmezmiş gibi, bir de gündüz kuşaklarında kadınların sunduğu programlar var ki, aile dramı adı altında her türlü şiddetin sergilenmesine adeta zemin hazırlıyor... İşte böylesi bir ortamda toplumun her kesimini tehdit eden şiddet unsurlarının dehşet verici örnekleri de kitleleri sarsmaya devam ediyor... Çünkü şiddete özenen sorunlu bireyler, zihinlerinde pusuya yatan öfkeyi farklı yöntemlerle sergilemekten kaçınmıyor... Örneğin; devlet yasaklamasına rağmen Pitbull adı verilen vahşileştirilmiş köpekler bazen sarhoşların ellerinde basket sahalarındaki çocukların üzerine salınıyor... Ve bazen de; üç gün önce olduğu gibi, Beyoğlu'nda bir maganda, kendisini uyaran yurttaşların üzerine Pitbull'u salarak, 3 kişinin ağır biçimde yaralanmasına sebep olabiliyor... "Asıl hayvan kim" sorusunu yüzlerce defa gündeme getiren bu tür olaylar, yasaklanmış bir köpek cinsine yönelik devlet kurumlarının duyarsızlığının yanı sıra, içindeki öfkeyi vahşileştirilmiş köpeklerle topluma kusmaya çalışan şehir magandalarının zavallılığını da gözler önüne seriyor... Peki, sadece hayvanların vahşileştirilmesi değil, insanların barbarlaşmasına ne demeli.. DOĞUDAN BATIYA DEHŞET!!! Bir de insanın insana dayattığı ağır şiddet var ki, Türkiye'nin birçok bölgesinde 2017'den bu yana 20'den fazla kadını, boğazlarını keserek katleden barbarlığı akıllara getiriyor... İşte o vahşet zinciri yeni örneklerle iyice büyürken, geçen yıl Ataşehir'de, samuray kılıcıyla masum bir kızı katleden bir başka barbarlığın dehşetini de hafızalarda tutuyor... Peki; kadın cinayetleri, genç kızların bazen traktörün altına atılarak, bazen domdom kurşunlarına hedef edilerek, bazen de canlı canlı kümeslerin altına gömülerek katledildiği Güneydoğu'dan Batıya nasıl sıçradı acaba.. Bir dönem Haticeler'in, Hacerler'in sinemaların, pastanelerin önünde, boğazları kesilerek katledilmesini andıran vahşet eylemleri Batıya göç ederken, tek gerekçe ekonomik sorunların yarattığı bunalımlar, şiddeti özendiren tv dizileri ya da uyuşturucuyla bireysel silahlanmanın furyaya dönüşmesi mi.. Her kadın cinayetinde gündeme gelen, "toplumun bazı bireyleri nasıl bu kadar barbarlaştı" sorusunun tek yanıtının yukarıdaki gerekçeler olması hiç de yeterli değil.. Çünkü aşağıdaki son vahim örnek, giderek yaygınlaşan kadın cinayetlerinde ailelerin ağır sorumsuzluğunu ve gafletini de çarpıcı biçimde gözler önüne seriyor... Bakınız, Giresun'da çocuk yaştaki bir kız hangi ortamda, göz göre göre, nasıl ölüme sürüklenmiş.. GİRESUN'DA VAHŞET!.. Küçük kurban ile katili 2019 yılı sonunda, sosyal medya üzerinden tanışmış... Cani kurbanı görmek için son iki yılda 6 kez Giresun'a gitmiş... Katil kurbanın evinde en son 5 gün misafir edilmiş... Katilin uygunsuz davranışları yüzünden, kurbanın ailesiyle tartışmalar yaşamış... Katille kurban bu olaylar üzerine Trabzon'a kaçmış ve ailenin şikayeti üzerine ikisi de yakalanmış... Cani, geçen