İttifakın tehlikeli suları ve kırılma noktası!!!

Siyasette ittifak kamplaşmaları büyürken, gidişat çok kırılgan bir zemine doğru da sürükleniyor... Dünyanın hiçbir ülkesinde görülmemiş biçimde; bırakın her ayı, neredeyse her hafta (bazen her gün) sözde anketler yayımlanıyor bu ülkede... Şirketsiz (!) anketçiler dahil, partilere umut pazarlanırken, diğer yandan da kitleleri (nasılsa kazanıyor iddiasıyla) rehavete sürükleyen sözde anketlerin büyük bölümünün masa başı olduğu her çarpık sonuçta ortaya çıkıyor... Çünkü adı sanı duyulmamış, "tokatçı" partilerin bile neredeyse bazen yüzde 2, bazen yüzde 4 gösterildiği anketlerin ne kadar şaibeli olduğu her örnekte gülünç biçimde deşifre oluyor... Konu sadece, sayıları hızla artan cumhurbaşkanı adayları, anketler ve siyaset tellallarının yarattığı rehavet değil... Bir de toplumun en hassas noktalarına taarruz eden, kitleleri kaygılandıran ve gidişattaki belirsizliği arttıran eylemler, davranışlar, ilişkiler var ki, "Türkiye nereye gidiyor" sorusunu artık daha yüksek sesle dışa vuruyor... Çünkü Türk toplumunun büyük bölümünün en önemli hassasiyeti laiklik, cumhuriyet, Atatürk ve ülke bütünlüğü üzerinde yoğunlaşıyor... Örneğin CHP, dindarları ürkütmeme uğruna her ne kadar Atatürk, laiklik vurgusundan uzaklaşsa da, başta İYİ Parti olmak üzere, Memleket, Zafer partileri ve yeni kurulmuş küçük partiler bu vurgular üzerinden siyaseti yoğunlaştırıyor, CHP'den de seçmen çekiyor... Peki; toplumdaki bu hassasiyet, siyasi açıdan bakıldığında kitleleri nasıl etkileyecek, bu taleplere karşılık vermeyen partilerle adaylar nasıl bir sonuçla karşılaşacak ve Türkiye'nin siyasi gidişatındaki kırılma noktası nerede başlayacak.. CHP TABANI "ATATÜRK" DERKEN... Ana muhalefet için "Atatürk'ün partisi" deyimi, bizzat parti içerisinde bile artık çok cılız biçimde seslendiriliyor... Oysa Kılıçdaroğlu'nun "Bizi 1930'ların CHP'si görmeyin" şeklindeki yaklaşımı, salt Atatürk yüzünden CHP'ye oy veren milyonlarca insanı şaşkınlığa sürüklemişti... CHP liderinin yıllar önce "laikliğin tehlikede olduğunu söyleyemem" şeklindeki açıklamaları Hizbullah, IŞİD ve El Kaide eylemlerinin şiddete dönüştüğü dönemlerde kaygı yaratmışken, Aykan Aydemir gibi FETÖ'cülerle Atatürk'e "kefere" dediği ortaya çıkan Mehmet Bekaroğlu gibilerin vekil yapılması büyük tepki çekmiş, Orhan Sarıbal'ın "Dersim" üzerinden Atatürk'e katliamcılıkla ilgili imada bulunması ise infiâl yaratmıştı... Parti yönetimi tüm bunlara sessiz kalmışken; Kılıçdaroğlu'nun, bir yandan Anıtkabir'e harcanan parayı eleştiren, diğer taraftan da kendisini "Türkiye için büyük problem" diye suçlayan Cihangir İslam'ın yakasına bizzat CHP rozeti takması da parti içerisindeki kırılmaları arttırmıştı... Bu örneklere dikkat çekmemizin tek nedeni; Atatürk'ün kurduğu CHP'nin muhafazakâr kesimleri ürkütmemek adına, cumhuriyet, Atatürk ve laiklikle ilgili söylemlerden uzak durmasının toplumda nasıl karşılık bulacağı sorusudur... Çünkü işini ahlaklı yapan anket firmalarının son 20 yıldaki araştırmalarına bakıldığında, CHP'ye oy veren kitlelerin neredeyse yüzde 75'inin tek gerekçesi Atatürk ve laiklik... CHP'nin; Said Nursi'yi Türkiye'nin yönetim biçimi için örnek gösteren Demokrat Parti, Türklük kavramıyla ilgili açıklaması tepki çeken DEVA gibi partilerle yaptığı ittifakın en hassas noktasında duran ise Meral Akşener'in İYİ Partisi... İşte Akşener'in hassasiyeti sadece toplumdaki cumhuriyet, laiklik, Atatürk'le ilgili beklentilerde değil, HDP PKK çizgisindeki siyasete set çekilmesinde de yoğunlaşıyor... AKP MEDYASINA TAARRUZ MALZEMESİ!.. Meral Akşener'in, "HDP konusu masaya bile gelemez" şeklindeki açıklamalarla ve keskin bir çizgiyle vurguladığı ideolojik tavrın ne kadar önemli olduğu 2019 yerel seçimlerinde ortaya çıkmıştı... HDP ile ilişkiler önce Millet İttifakı'nın, daha sonra da "belediyeye terörist aldılar" suçlamasıyla İBB'nin baskı altında tutulmasına nasıl dayanak yapıldıysa, işte adına "Kürt siyaseti" denilen yapının cumhurbaşkanlığı adaylığı tartışmalarında sözde "kilit parti" iddiasıyla