Çöküş, pervasızlık, gidişat!..

Türkiye'nin her alanda topyekün savrulduğu yıkıcı gidişat, önüne gelen her şeyi adeta yerle bir ederek ilerliyor... Metropollerden kırsala uzanan yollarda Türkiye'nin sosyo ekonomik gidişatı, siyasetin vahim ortamdaki çaresizliği ve toplumun asıl dertleri konusundaki çıkmazları öylesine çatışıyor ki, ne siyasiler olayın farkında, ne uyduruk anketlerle partilerden nemalanan araştırma şirketleri, ne de medya... Örneğin; yandaş ve candaş medyanın kendi iktidarlarını ayakta tutmaya çalıştığı bir süreçte, toplumu yönlendirme stratejileri iki açıdan alarm veriyor; AKP medyası ne yaparsa yapsın, özellikle "metropollerde ve kent merkezlerinde" iktidara yönelik tepki büyüyor... Zamların baskısı altında inleyen toplumun önemli kesimi ürkütücü bir sessizlik içinde... Diğer medya ise sanki destekledikleri partiler iktidara gelmiş gibi davranarak muhalefeti yanıltıyor, yılgınlığa sürüklüyor ve kitlelerde gevşemeye yolaçıyor... Geçen yılı, geçen ayı ve geçen haftayı boş verelim de; sadece dünkü gazetelerin manşetlerine yansıyanlar, bir yandan ülkenin çekim merkezi haline geldiğini iddia ederken, muhalif gruptan yayılan haberler ise memleketin tamamen çöktüğüne işaret ediyor... Çünkü yandaş gazeteler Türkiye'nin içine düştüğü bunalımı ısrarla görmezden gelirken, her açıdan tozpembe manşetler atmaya devam ediyor... Demiş ki bir zamanların sözde medya amirali; "ABD'li devler geliyor..." Neymiş efendim; Ukrayna savaşı yüzünden Rusya'nın ekonomisi sarsılıyormuş, oradaki 1100 Amerikan şirketinden bir bölümü Türkiye'ye gelecekmiş!.. Cannes'deki bir fuarı ziyaret eden Hazine Bakanı Nurettin Nebati ise AKP medyasının iddiasını büyüterek, Türkiye için "fırsatlar ülkesi" demiş!.. Velhasıl Hürriyeti'nden Akşam'ına, ne kadar yandaş medya varsa dünkü manşetlerinde, sanki Türkiye ekonomide lider konumuna gelmiş gibi, Amerika'dan Rusya'ya kadar birçok ülkenin yatırım için Anadolu'ya koşacağını iddia etmişti... Oysa yandaş medyanın "yatırım üssü" diye nitelendirdiği Türkiye ekonomisi her açıdan can çekişiyor... Son birkaç yılda yüzbinlerce işyerinin kapanması, milyonlarca insanın işsiz kalması, elektrik ve doğalgaza gelen zamlar yüzünden binlerce işyerinin iflas tehlikesinde olması, icradaki dosyaların 30 milyonu aşması, kredi batağı ve benzeri sıkıntılar aslında Türkiye'nin yabancı yatırım için hiç de çekici olmadığını defalarca kanıtlıyor... Yabancıların Türkiye'ye yönelik bir ilgisi varsa; o da (aşağıda vereceğimiz Telekom örneğinde olduğu gibi) özelleştirme adı altında milli kuruluşları yağmalamak ve borsayı ele geçirerek Anadolu'da at koşturmak... TELEKOM SKANDALI... Muhalefet partilerinin yukarıda anlatılan çöküş manzarasına yönelik tepkileri iktidarın denetimindeki medyaya yansımadığı için, Türkiye'nin büyük bölümü memleketin savrulduğu uçurumu göremiyor.. Ne acıdır ki, bu uçurumun daha da büyüdüğünü kanıtlayan açıklamalar birkaç muhalif gazetenin manşetinden milyonlarca "duyarsız" insanın da suratına çarpıyor... İşte dünyada eşi benzeri görülmemiş şekilde özelleştirilen Türk Telekom'un başına gelenlerle ilgili manşetler de dehşet verici bir pervasızlığı sergiliyor... İşletme hakkı 2005'te 6.5 milyar dolara özelleştirilen Telekom'un 2026'da bedelsiz olarak devlete devredilmesi gereken hisselerinin Varlık Fonu'na 1.6 milyar dolara mal olması, Türkiye'nin nasıl bir soygun zincirinin içinde, adım adım tüketildiğini gösteriyor... Söyler misiniz; dünyanın hangi ülkesinde, telekomünikasyon gibi en stratejik kurumlardan biri özelleştirerek yabancılara satılır, o yabancılar devlet bankalarından kredi çeker, sonra da 4.7 milyar dolarlık borcu ödemeden çekip giderler.. Ve yine soralım; dünyanın hangi ülkesinde böylesine bir rezalet iktidar partilerini yerle bir etmez.. İşte dünkü manşetlerinde Türkiye'yi bir ekonomi üssü gibi gösteren yandaş paçavralar, Meral Akşener'in Telekom ile ilgili çığlığını da ısrarla görmezden geldiler... İYİ Parti lideri, Telekom skandalının peşini