Bağrına hançer saplanan Urfa!..

Su gittiği yere refah, uygarlık, kalkınma getirir derler ama, devletin 40 yılı aşkın süredir Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) ile kalkındırmaya çalıştığı Urfa'da, Fırat'ın sularına rağmen her şey tersine işlemiş... Yüzyıllardır susuzluk yüzünden kaderine terk edilen Urfa'da büyük bir ekonomik ve sosyal dönüşümü tetiklemesi düşünülen GAP'la birlikte verimli arazilerin büyük bölümü ne yazık ki tarım ürünleri ile değil, çarpık yapılaşmanın beton yığınları ile işgal edilmiş... 40 milyar dolar harcanan GAP'la birlikte, yılda 4 ürün alınması planlanan Urfa'nın verimli arazilerini yok eden çarpıklık ve ürkütücü betonlaşma furyası tek bir gerçeği akıllara getiriyor; Harran'ın bağrında altın yumurtlayan tavuklar boğazlanıyor!.. Antep'i Urfa'ya bağlayan ve Akabe Boğazı'na uzanan eski kara yolunun çevresinde ve kentin girişindeki utanç verici çarpık yapılaşma şehre gelenleri hayal kırıklığına uğratıyor... Adana'yı Urfa'ya bağlayan otobanın bittiği merkez Karaköprü ilçesinin girişinde bir zamanlar bağlarla, fıstık ve zeytin bahçeleri ile süslü onbinlerce dekar alan ise AKP'li belediyelerin çabalarıyla beton yığınına dönüşmüş... Bir tepeden görüntülediğimiz Karaköprü manzarası ve tarlaların ortasına yapılmış binaların çevresinde çok az kalmış fıstık ağaçlarının yalnızlığı rezaleti anlatmaya yetiyor... "Kara Köprü narlı dere, sevdalandım bir esmere" türküsüne konu olan ve bir zamanlar mesire alanlarıyla dikkat çeken ilçedeki betonlaşma rezaleti, Urfa'nın çevresindeki en büyük çamlık olan (ancak birilerine peşkeş çekilince) adı bile değiştirilen Atatürk ormanının yamaçlarına kadar dayanmış... Erdoğan Urfa'yı duyuyor mu.. Karaköprü'nün 15 yıl önce tarım yapılan çevre köyleri de, TOKİ'nin aralarında bulunduğu müteahhit firmalar tarafından cehenneme çevrilmiş... 10 yıl öncesine kadar bağlarla çevrili Maşuk tepesinden çekilen fotoğraflara baktığınızda da, bir zamanlar narları ile ünlü Karaköprü'de, kıpkırmızı verimli topraklar üzerindeki yapılaşmanın çarpıklığı mide bulandırıyor... Urfa'yı Viranşehir'e bağlayan güzergahın, Harran ve Akçakale'ye uzanan köylerin çevresi de çarpık yapılaşmadan nasibini almış... Buralardaki tarım alanlarını betona dönüştürmek için başta Urfa Büyükşehir Belediyesi olmak üzere, Haliliye, Eyyübiye ve Karaköprü belediyeleri adeta yarışa girmiş... Harran'a uzanan topraklarla Viranşehir ovasına uzanan arazilerin çevresinde, yeşil alan bırakılmayan, otopark bile yapılmayan on binlerce çirkin-düzensiz bina inşa edilmiş.. Yani Urfa, üç yanı betonun, bir yanı da gecekonduların işgalinde, tarihi alanı ise eski çarşılar ve çevresindeki evlere hapsolmuş bir şehir olarak "imdat... imdat" diye bağırıyor!.. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Tarım Bakanı, çevre-şehircilik bakanı Urfanın çığlığını duyarlar mı acaba.. AKP'nin ilk yerel seçimde Urfa'yı kaybedeceğini duydular mı ki.. Yok mu Urfa belediyelerindeki çarpıklıklara, imar dosyalarındaki rezaletlere el koyacak müfettişler ey devlet.. Susturulan medya ve siyaset!.. Urfa'nın tek sorunu GAP'a ihanet eden, doğayı katleden çarpık yapılaşma değil... Şehrin ana bulvarlarından "eski Urfa"nın bulunduğu çarşılara kadar her yer çöp içinde... Büyükşehir (!) Belediyesi ise ne yazık ki artistik ve hayali billboardlarla şov yapıyor!.. Atatürk Bulvarı'ndaki kaldırımlarda poşetler uçuşuyor, plastik şişeler ve çöp yığınları çevreye saçılıyor, delik deşik olmuş kaldırımlarda yürüyen turistlerin üzeri çamura bulanıyor... 13 bin belediye çalışanına karşın Urfa niye bu kadar kirli, işte o da anlaşılamıyor!!! Kentte kangrenleşen trafik keşmekeşine bakınca da, şehrin hangi beceriksizliğe teslim edildiği çok net anlaşılıyor... Urfa'nın turist çeken en önemli bölgesi olan Yıldız Meydanı, Haşimiye ve Balıklıgöl'e kadar uzanan; (eski çarşıların ve bir zamanlar saray olarak nitelendirilen tarihi evlerin bulunduğu bölge) ise denetimsizliğin girdabında çırpınıyor... Yiyecek- içecek satan işyerleri, ciğer kebapçıları denetlenmiyor, Sağlık Müdürlüğü ve belediyeler işini yapmıyor, tarihi çarşılardaki başıboşluk turizmi iyice darbeliyor ve şikayetler önemsenmiyor... Yerel medyacıların işle, reklamla-abonelikle susturulduğu Urfa'da, kitle örgütleri de baskı yüzünden kılını kıpırdatamıyor... Çünkü bir mimara yapıldığı gibi, Urfa'daki çarpıklıkları sosyal medyadan duyuranların başlarına silah dayanıyor, twitleri zorla siliniyor!!! Göbeğe (!) kadar rezalet!!! Urfanın kenar mahallelerinde uyuşturucu ticaretine yönelik operasyonlar yetersiz kalıyor, sokaklardaki tinerci çocukların sayısı artıyor, devlet kurumları gidişatı önemsemiyor... IŞİD'in sinsi hücrelerde cirit attığı Urfa'da, kaçak medreseler yetmezmiş gibi; müritlerin isimleri bile Urfa'nın en büyük caddelerine