Atatürk'e ihanet edenler, Anıtkabir'e koşanlar...

AKP iktidarı cumhuriyetin 100. yılını hak ettiği biçimde kutlamadı...
Basit toplantılar, uydurma konserler dışında, iktidarın ve muhalefetin belediyeleri de, devletin kurumları da bu şanlı yıl dönümüne yakışır etkili-kalıcı bir icraat yapmadı...
Oysa Cumhuriyetin 50. yıl dönümü nedeniyle 1973'te Türkiye'nin her tarafında meydanlar, yollar açılırken, anıtlar dikilirken, okullar yapılırken, birçok kuruluşa ve mahalleye 50. yıl ismi verilirken, 100. yıl gibi (hiçbir dünya ülkesine kısmet olmayacak) muhteşem yıl dönümünde, iktidarın, muhalefetin ve devlet kurumlarının, bir tek eserin üzerine 100. Yıl tabelası asmaması, yüzyılın utancı olarak tarihe geçti...
Tıpkı 19 Mayıs 1919'un ve tıpkı 23 Nisan 1920'nin yıldönümünde olduğu gibi cumhuriyetin 100. yılının da göstermelik -sıradan- basit birkaç toplantıyla geçirileceğinin işareti 2023'ün başından zaten belliydi...
Çünkü 100. Yıl kutlamaları için komisyon kurulmasına rağmen herkes başını kuma gömdü ve İsrail-Filistin savaşı da bahane edilerek kutlamalar perdelenmiş ve geçiştirilmiş oldu...
Bu konuya birçok kez dikkat çekerek, iktidarından muhalefetine kadar, gaflet-ihanet içinde olan tüm odaklara "yazıklar olsun" diye isyan ettiğimiz için, artık üzerinde durmayacağız...
Çünkü üzerinde durulacak asıl mesele, Türkiye'nin dört bir yanında halkın "yaşasın cumhuriyet" sloganlarıyla meydanları inletmesiydi...
Meydanlar, bulvarlar doldu, caddeler trafiğe kapandı... Halkın kendi kutlamasında cumhuriyetin ne kadar büyük bir miras olduğu bir kez daha kanıtlandı ve milyonlarca insanın buna sonsuza kadar sahip çıkacağına da kararlılıkla dikkat çekildi...

Cehaleti yıkan devrimler...

Cumhuriyet sadece Kurtuluş Savaşı'nın muhteşem bir sonucu değildi...
Gericiliğin, hatta isyancı bölücülüğün emperyalist işgalcilerle iş birliği yaptığı bir dönemde, Türkiye'yi parçalamak isteyenlerle savaşarak kurulan cumhuriyetin en büyük mücadelesi cehalet ve geri kalmışlıklaydı...
Çünkü 1 Kasım 1928'de Harf Devrimi kabul edildiğinde, ülke nüfusunun neredeyse yüzde 90'ı okuma yazma bilmiyordu...
Çünkü 28 Ekim 1927'de yapılan nüfus sayımında okuma yazma yüzde 8.61 olarak tespit edilmişti...
Kuvacıların başlattığı sosyo ekonomik seferberlikle birlikte, cumhuriyetin 4. yılında okuma yazma oranı yüzde 10.2'ye ulaşmıştı...
Bu oran 1935 nüfus sayımına göre yüzde 19.25'e çıkmıştı...
1941'de bu oranın yüzde 27'ye yükselmesi de cumhuriyet kadrolarının cehaletle savaşının sonucuydu...
Uzmanların saptamalarına göre, 1924'e kadar eski Türkçeyle yayımlanmış kitap sayısı 30 bin civarındayken, Harf Devrimi'nin ardından, sadece 15 yıl içerisinde basılan kitap sayısı 31 bine ulaşmıştı...
Sadece okuryazar oranı ile buna paralel basılan kitap sayısına dikkat çekmemizin en büyük nedeni Atatürk'ün Aydınlanma Devrimi'nin önemine bir kez daha vurgu yapmaktı...
Çünkü Devrim Kanunları sadece ülkede geri kalmışlığı, yoksulluğu aşmamış, cahil bırakılan kitleleri Aydınlanma Devrimi ile uygarlık ışığına da kavuşturmuştu...

Milyonların uyarı tokadı!..
Demokrat Parti döneminden itibaren "siz isterseniz hilafeti bile getirebilirsiniz" zihniyetinin günümüzdeki yansımalarının cumhuriyete yönelik ezeli düşmanlığının bir nedeni de, başta Harf Devrimi olmak üzere, Aydınlanma kararlarının gericilik ve cehaletle mücadele etmesi, tarikat-cemaatlerle bunları kullanan siyasetçilere meydanın bırakılmamış olmasıydı...

İşte bakınız, cumhuriyetin 79. Yıl dönümünden bu yana ülkeyi yöneten AKP iktidarında eğitim sistemi alarm vermeye devam ediyor...