Yabancı sermaye

Mevcut sanayimizin orta ve uzun vadede Türkiye'yi esenliğe kavuşturması veya sınıf atlatması neredeyse imkânsız gözüküyor.Toplum bu hakikati kanıksamış gözüküyor. Hâlbuki ne kadar kaygılansa azdır.Batılılar Türkiye'de kurdukları, devraldıkları veya ortak oldukları şirketler sayesinde, otomotiv sektörümüzün açık ara en büyük sahipleri olmasını kritik etmiştim.Fakat yabancı sermaye hâkimiyeti, tüketici ürünlerinde daha kesindir. Büyük süpermarketlerde satılan değerli ve cazip markaların büyük çoğunluğu, adları Türkçe olsa da yabancılara aittir.Mesela PG'nin 19 Markası ya da Unilever'in 28 markası böyledir.Tüketici ürünleri pazarında söz sahibi olmak için, yabancı sermayenin, büyük fabrika sahibi olması şart değil, itibarlı bir marka onlara yetiyor. Çünkü marka sahipleri, sattıkları ürünleri ithal de edebilir, fason da ürettirebilir.İnternette "yerli sanılan yabancı markalar" adı altında bir araştırma yapan herkesin çok şaşıracağına eminim.Maalesef Türkiye'de yatırım ortamı üreticilerimizin lehine olmadığı için firma sahipleri, tesislerini markalarıyla beraber yabancılara çok ucuz fiyatlarla satıyorlar. Çünkü bir ürünü tutundurmak için yıllarca zarar etmeyi göze alabilecek PG ve Unilever gibi devlerle, yerli üreticilerin, cılız sermayeleriyle rekabet etme şansı sıfırdır. Gelmesi umulan "yararlı" doğrudan yabancı yatırımlar gelmiyor; gelenlerin de yararı ya çok az, ya da zararı yararından daha fazla."Gelen gelmesin, fakat gelmeyen gelsin" demenin gerçek hayatta bir anlamı yok.Eğer yurtiçi tüketim ürünleri pazarımızı yabancılara kaptırmasaydık, orta veya uzun vadede, bizden de Avrupalı dev firmalar benzeri, çok sayıda marka çıkabilirdi. Marjinal de olsa, başarılı olan veya olma potansiyeli gösterdiği için "Batının ambargosuna maruz kalmış veya kalacak" olan ve bizlere, sanayileşme sürecinde yürümemiz gereken doğru yolu gösteren savunma sanayi, TOGG, vs. gibi örneklere gelecek yazılarda değineceğim.HANGİ YABANCI YATIRIMCIÜretimde İSO 500'e baktığımızda, Türkiye'deki doğrudan yabancı yatırımların ya Gümrük Birliğinden önce geldiğini ya Türklere ait kurulu sanayi şirketlerini devraldığını ya da sembolik veya cılız olduğunu görüyoruz.Yani doğrudan yabancı yatırımlar Türkiye'nin yolunu çoktan unutmuş. Artık gelmiyorlar ve gelmeyecekler.Bunun sebebi olarak, Ak Parti yönetiminin otoriteryenliğe evrilmesini gören ve iktidarın değişmesi halinde Türkiye'ye yabancı doğrudan yatırım yağacağını umanlar kendilerini avutuyorlar. Umut bağlanan "yabancı yatırımcılar" kimdir, tanıyalım.1)Doğrudan Yatırım (Greenfield İnvestment- FDI): Sıfırdan fabrika kurarak yapılan yatırım tipidir. 2)Üretim Tesislerini Devralmak (Brownfield