Ücret artışları arz yönlü enflasyon artırır
Kamunun bulduğu her kaynağı, toplumun en dezavantajlı ve yoksul kesimlerinin kalkınması için tahsis etmesi gerektiğine inanıyorum.
Bu kanaatimden dolayı, bu köşede EYT'yi ve CHP'nin "Aile Destekleri Sigortası" önerisini destekledim.
Bu yıl Temmuz döneminde kamu çalışanları ve emekliler 24,70 zam alırken asgari ücretlilere zam yapılmadı; yapılmamasını kıyasıya eleştirdim.
Aileler arasında fark edilir ölçüde ve sürdürülebilir nitelikte "iktisadi eşitsizliğin azalması" için kamunun, sahip olduğu her imkânı kullanması gerektiğine inanıyorum.
Sınıfsal bakış açısıyla ekonomik faaliyetleri değerlendiren pek çok kişi ücret artışlarını, enflasyonun sebebi olarak görmüyorlar. Akla ve vicdana uygun başka analizleri var: Enflasyon, "şirketlerin aşırı kâr politikaları" ve "zenginlerin aşırı tüketiminden kaynaklanıyor" diyorlar.
TCMB ve geleneksel iktisatçılarsa, "ücret artışlarıyla oluşan parasallaşma toplam talebi artırır; artan talep de enflasyonu artırır" iddiasındadırlar.
Her iki iddianın da haklı tarafları olmasına rağmen, her iki iddia da tam kapsayıcı değil; yani her iki iddianın da sahipleri yanılmıyorlar fakat enflasyonu tam izah edemiyorlar.
"Bu iki iktisadi iddia, belirgin bir şekilde ideolojik önyargılar içeriyor ve ekonomideki işleyişi ve etkileşimi tam yansıtmıyor olabilir."
Bu iddiaları "zihinsel bir deney"le test edelim.
Varsayalım ki beyaz eşya ana sanayine yedek parça üretecek bir tesis kurmak istiyoruz.
Bunun için gerekli olan binayı on yıllığına kiralayalım.
İhtiyaç duyacağımız bütün makine ve teçhizatı da yurtiçi veya yurtdışı leasing firmalarından temin edelim.
Üretimde kullanılacak bütün hammaddeleri de tedarikçilerden alıp depoya yığalım. İşletme sermayesi ihtiyacı için de bankalarda kredi limitleri tahsis ettirelim.
Bu zihinsel ve mikro işletme düzeyindeki deneyde, patronların kefaleti ve kredibilitesi çok değerli varsayıldığı için hissedarlar, şirkete hiç sermaye koymuyorlar.
Sonuçta bir kuruş sermaye konmadan yatırım tamamlandı ve üretime geçildi.
Yıl boyunca alınan krediler ve yapılan satışlardan elde edilen gelirlerle yedek parça üretim ve teslimatlar aralıksız devam etti.
Ara Çıkarım: Bu aşamada fark edilmesini umduğum bir olgu var: Bina kirası, makine ve teçhizat leasing faizkâr payı oranı, satıcılardan alınan hammaddenin fiyatı ve vade farkı, işletme kredilerinin faiz oranı, vergi oranları, devletin belirlediği yönetilen yönlendirilen enerji, su vs. gibi maliyetlerin tamamı dışsaldır.
Yani kurduğumuz fabrikanın satın aldığı bütün bu girdilerin fiyatı dışsaldır yani başka işletmeler ve kurumlar tarafından belirleniyor. Fabrika da, kendi ihtiyaçlarını, piyasadaki en iyi fiyatları araştırarak satın alıyor.
Bu fabrika yönetiminin, fiyatını kısmen de olsa belirleyebildiği tek maliyet veya girdi: İşçilik ücretlerinin oluşturduğu maliyetlerdir.
Öte yandan ve aynı zamanda, bu fabrikanın üretebildiği katma değeri de sadece çalışanlar sağlayabiliyor.
Üretim yeteneği veya moda tabiriyle verimliliğin, yani "oluşan katma değerli ürünün" tek kaynağı işçiliktir.
FİYAT VE ÜCRET İLİŞKİSİ
Fabrika, piyasaya girebilmek ve ürünlerini tutundurabilmek için ilk yıllarda "sıfır kâr-sıfır zarar" prensibiyle hareket ediyor.
Bu aşamada "Bakkal Hesabı" bir yılsonu gelir tablosu oluşturalım: Bina sahibine kirası ödendi, Leasing şirketine borç taksitleri ödendi, piyasaya olan borçların tamamı ödendi ve bankadan alınan kredinin faizlerikâr payları ödendi.
Bütün bu giderler ödendikten sonra elde 100 birim para kaldı.
Şirketlerde, çalışanların yarattığı katma değer üç kesim arasında paylaştırır: Çalışanlar, devlet ve hissedarlar.
Bu 100 birimlik katma değerin 10 birimini amortismanlara ayırdık ve şirketin bünyesinde kaldı.
50 birimi de işçilere net ücret olarak ödendi.
İlaveten, işçilerin brüt maaşlarından kesilen, gelir vergisi, SGK primi, zorunlu BES, işsizlik sigortası, işveren payları adı altında Kamuya 25 birim ödendi.
Şirket kâr elde etmediği için Kurumlar vergisi ve "Temettü Stopajı" ödemeyecek.
Fakat mal ithal ederken Gümrük Vergisi ve varsa Fon, Kredi kullandığı için BSMV, mahsuplaşma artığı KDV, varsa ÖTV, BES payları, işsizlik sigortası payları vs. için de elde kalan paranın 15 birimi Kamuya ödendi.
YILSONU ÜCRET ZAMLARI ve ENFLASYON
Enflasyonun 45 olduğu bir ortamda işçilere de minimum 45 zam yapılması sadece "