Mehmet Şimşek ve TÜSİAD
Sayın Mehmet Şimşek bir büyücü. Sunum yaparken izleyicileri adeta hipnoz ediyor. Tüsiad'taki sunumu izleyip büyülenmeyen varsa, dinlemediği içindir.
Konuşmasının sonunda "Biz eleştiriye açığız. Eleştiri yapıcıysa, aslında rehber niteliğinde ve ufuk açıcıdır." dediği için biz de yaptığı konuşmayı, konuşma sırasına göre hem nesh edip hem de şerh edelim; bir bakıma eleştirelim.
1)"Yürütülen ekonomi programı sayesinde sürdürülebilir yüksek büyüme mümkün olacak."
2021 yılında Türkiye 11,4, 2022'de 5,6, 2023'te de 4,5 büyümüş. Bu yıl da büyüme 4 tahmin ediliyor. Yani Türkiye'nin "büyüyememe" gibi bir sorunu yok ki.
Dezenflasyon (enflasyonu indirmek) için büyümenin değil "daralma"nın hedeflenmesi mesela büyümenin 1 civarına yakınsaması gerekmiyor mu
Bir ekonomiyi hem potansiyelinin üzerinde büyütüp hem de enflasyonu düşürmek ancak ve yalnız daha derin sorunları biriktirmekle mümkün olabilir.
2)"Net yurtdışı talep artışı sayesinde, ihracatın büyümeye pozitif katkısı olmaya başladı." Dinleyenler, ilk altı ayda ihracatın büyük bir sıçrama yaptığını düşünmüştür. Hâlbuki ilk altı ayda ihracat sadece iki milyar dolar artmış, hepsi bu kadar. Değerli TL'den dolayı ihracatın daha iyi performansı zaten olamazdı ve olmayacak.
3)"Sürdürülebilir cari açık, kalıcı rezerv biriktirmenin önünü açmaktadır."
Fesuphanallah.
Cari açık kabaca döviz giderlerinin döviz gelirlerinden daha fazla olması anlamına geliyor. Bütün dünya bilir ki döviz rezervleri cari fazla sayesinde birikir.
Varsayalım ki değerli TL sayesinde gelecek yıl GSYH 1,5 Trilyon dolar ve cari açık da 2,4 yani 36 milyar dolar oldu. Bu durumda rezervlerin aynı seviyede kalması için ilave 36 milyar dolar dış borca ihtiyaç var.
Sayın Şimşek hem cari açık vereceğiz hem de kalıcı rezerv artışı oluşacak ifadesiyle acaba ne kastetti
Muhtemelen Sayın Şimşek 36 Milyar dolara ihtiyaç var fakat biz 50 milyar dolar borçlanacağız demek istiyor; ilginç bir değerlendirme.
Mart 2024'te 506 milyar dolar olan Türkiye'nin dış borcunun Temmuzda 550 milyar dolar civarına çıktığını tahmin ediyorum.
Türkiye gibi ülkelerde brüt döviz rezervi: Kredi olarak alınmış fakat henüz harcanmamış ve hesaplarda yatan döviz demektir, kabaca.
Bu hafta Türkiye'nin brüt döviz rezervi 150 milyar dolara yükseldi. Bu demektir ki aldığımız 550 milyar doların 400 milyar dolarını ithal ürünler ve yurtdışı tatillerinde harcamışız, aldığımız borcun 150 milyar dolar karşılığı döviz de hala hesaplarda duruyor.
Cari açık veren bir ülkede brüt döviz rezervlerinin artması demek dış borçların artması demektir.
Cari fazlayı amaçlamayan bir rezerv artışıyla övünmek sadece bana mı tuhaf geliyor, anlamadım
4) "Sürdürülebilir cari açığı kalıcı hale çevirmek için yapısal dönüşüm şart." Aynen böyle dedi Sayın Bakan. Devamla dese ki "bu dönüşüm sayesinde cari fazla vererek" Fakat hayır, Sayın bakanın lügatinde 'cari fazla' diye bir kavram yok. Cari fazla, cari fazla ve cari fazla.
5) "Çok ciddi tedbirler almasaydık bütçe açığı 10'lara doğru evrilebilirdi." Kastettiği, akaryakıtta ÖTV artışı, KDV'nin 2 puan artırılması ve Kurumlar vergisi oranlarının yükseltilmesidir.
Fakat bütçe gelirlerinin, Sayın Şimşek'in tahminlerinin ötesinde artmasının nedeni sadece alınan tedbirler değil çok yüksek ithalattır; bilhassa otomobil ithalatıdır.
Konuşmasının birkaç dakika sonra ki bölümünde "oluşan 5,2 bütçe açığının 3,6'sı deprem harcamalarına yönelik olduğu için aslında gerçek bütçe açığı 1,6'dır" diyor ve doğru söylüyor.
6) "2025 yılında, deprem harcamaları dâhil bütçe açığını 3'ün altına düşürerek TCMB'ye, enflasyonla mücadelede destek olacağız." Şimdiye kadar depremle ilgili olarak 'para' yani tahsisat hiç sorun olmadı, bundan sonra da olmamasını dilerim; fakat tedirginim, inşallah bundan sonra da olmaz.
7) "Merkezi yönetim borç stokunu GSYH'ya oranını 28,5' düşürdük." Kamu borç stokunun düşük olması dünyadaki bütün hükümetlerin rüyasıdır ve Türkiye bu konuda çok çok çok iyi durumdadır. Bunun da sebebi yüksek enflasyon ve sabit kur rejimidir. Yoksa yeni hükümetin bu alanda henüz yaptığı önemli bir icraat yok.
8) "Kamu iç borç stoku içinde döviz ve altınla yapılmış borçları düşürmeye başladık."
Devlet, gerçek ve tüzel kişilerin birikimlerini döviz ve altında tutmalarına izin verip, bu birikimlerin kullanım alanını kısıtlamaya devam ederse, bu paralar imkân bulduğunda yurt dışına çıkar.
"Bu sayede kur riskini azaltacağız" dedi. Kastettiği, kurlar artarsa kamunun borçları ve maliyetinin artacağıydı.
Peki, kur riskini Hazine almayacaksa kim alsın diye sorsak, "Döviz geliri olan Şirketler" cevabını alırız.
Soru: Peki, şirketlerin kur riski çok artar ve yurtdışına borçlarını ödeyemeyecek duruma düşerlerse ne olur
Cevap: Borçlara kefil bankalar, bu borçları öder.
Peki, bankalar, sorunlu kredilerinden dolayı batar ve yurt dışından aldığı borçları ödeyemezse ne olur
Banka TMSF bünyesine alınır.
Peki, TMSF'de bankaya koyacak kadar kaynak yoksa kimden kaynak temin eder
Cevap: Hazine'den.
Görüldüğü gibi yurtdışından alınmış her kuruş dış borcun örtük ve nihai kefili T. C. Hazinesidir. Yani Hazine'nin döviz ve altın borçlanmaması hiçbir sorunu çözmeyeceği gibi sorunların yayılım göstermesine sebep olabilir.
9) "Uyguladığımız program sayesinde Türkiye'nin CDS'leri düştü ve borçlanma maliyetleri azaldı." Doğrudur. "Böylece kur, faiz ve likidite risklerini azalttık." Bu ifade de doğrudur.
10) "KKM'nin hacmi de 140 milyar dolarlardan 60 milyar doların altına düştü" dedi. Varsayalım ki KKM'nin tamamı kapandı ve DTH'a dönüştü. Para politikasına ne gibi bir katkısı olur
Birikim sahiplerinin güven algısı artar mı azalır mı
11) "Türkiye o kadar çok güvenilir bir ülke oldu ki bankalarımız, uluslararası piyasalardan beş milyar dolar sermaye benzeri kredi elde ettiler" dedi. Doğrudur.
Mevduat bankacılığı artık bütün dünyada verimli bir iş kolu olmadığı için Patronlar, enflasyonla eriyen banka sermayelerini kendi paralarıyla artırmayı tercih etmiyorlar bunun yerine maliyeti ne olursa olsun sermaye benzeri kredi alıyorlar.
Türk bankaları için alınan bu tip kredilerin maliyeti de 12 civarındadır ve çok yüksektir.
Bazen da patronlar kendi bankalarına sermaye benzeri kredi verirler. Bu sayede, son dönemlerde kuruyan temettüler yerine bu yüksek faizlerden yararlanırlar.
12) "Rezervlerdeki artış sıcak para niteliğinde değil" dedi. Doğrudur net rezervler yurtiçi yatırımcıların portföy değişikliğinden kaynaklanıyor. Devamla "brüt döviz rezervlerindeki artışın sebebi de banka ve şirketlerin borç döndürme rasyosunun yükselmesinden kaynaklanıyor, sıcak paradan değil" dedi.
Bir yıl vadeli sendikasyon kredisi de sıcak paradır. İkincisi şirketlerin yaptığı vadeli ithalatlarla oluşan rezerv artışları da sıcak para sayılır. Çünkü bu iki kredi türünün de vadesi büyük bir çoğunlukla, bir yıl veya daha kısa vadeli olmaktadır.
Yabancı banka swaplarıyla gelen ve çok kısa vadeli TL varlıklara yatan paranın tamamı da sıcak paradır.
13) "En kötü geride kaldı" dedi. Peki, kim için
Talep daralması, ithal ürün fiyatlarında ucuzluk, girdi maliyetlerinde yükseliş, rekabet gücünde azalış ve kredi şartlarındaki sıkılaşmadan dolayı "Şirketler" için en kötü yeni başlıyor. "Ücretliler" için en kötü yeni başlıyor. Kamuda çalışmayı uman "yeni mezunlar" için üç yıllık çok kötü bir dönem yeni başlıyor. İş bulmayı umanlar için en kötü yeni başlıyor.
Durgunluk ve daralma yeni başladığı için durgunluk ve daralmadan etkilenecekler için en kötü yeni başlıyor.
14) "1975 -2003 döneminde, IMF desteğini almalarına rağmen gelen hiçbir iktidar enflasyonu düşüremedi; biz 2003'ten sonra düşürdük" dedi. Doğru söylüyor. Fakat bu soruya da cevap verilmesi gerekiyor: Ne pahasına
Mesela 2003 yılında 130 milyar dolar olan dış borçlar 10 yıl içinde üç kat artarak 2013 yılında 400 milyar dolara çıkmamış mıydı Çıkmıştı.
Sayın Şimşek göreve geldiğinde 4 Haziran 2023'te Türkiye'nin dış borçları 475 milyar dolardı. Şimdi 550 milyar dolar. Bu da yetmiyor. Bankalar, şirketler ve daha çok borçlanmaları için sürekli cesaretlendiriliyorlar.
Tıpkı üzümünü ye bağını sorma atasözündeki gibi, bu kadar yüksek borç insanları müreffeh hissettirebilir; fakat er ya geç alacaklılar bir gün paralarını geri isterler.
15) "Enflasyon 2025'te 20'nin ve 2026'da da 10'un altına çekilecek" dedi.
Birincisi bu yıl bütçe harcamaları 110'u aşacağı için enflasyon mutlaka 50'ye yakınsayacak.
Kısaca diğer pek çok iktisadi dinamiği birlikte düşününce enflasyonun 2025 -2026 döneminde enflasyonun bu oranlara düşmesi neredeyse imkânsız.
Piyasa ekonomi yönetimine tam olarak güvenmediği için daha karamsar, Sayın Şimşek "önümüzdeki dönemde bizimle, piyasanın beklentileri birbirine yakınsayacaktır" da dedi
16) "Bütçede tasarruf edilen kaynakların verimli alanlara aktarılması gerekiyor" dedi. Verimlilik iktisatçıların yeni sakızı oldu. Bu konuyu bu köşe yazısında tartışmıştım:
Katma değerli ürün olamıyor verimlilik verelim
17) "Dünya Bankası verilerine göre, Türkiye, ilk defa yüksek gelirli ülkeler grubuna girecek" dedi. Acaba son bir yılda ne oldu da Türkiye yüksek gelirli ülkeler grubuna giriyor: İnovasyona dayalı ve katma değerli ürünler mi üretmeye başladı Hayır Çok büyük petrol veya gaz gelirlerine mi ulaştı Hayır.
Peki, ne oldu
Enflasyon arttı fakat kurlar yerinde saydığı için kâğıt üzerinde vatandaşların geliri dolar olarak yükseldi.
Bu yıl GSYH 46 Trilyon TL'ye çıkar ve ortalama dolar kuru 33 TL olursa GSYH'da 1,394 Trilyon dolara çıkar. Bu rakamı 86 milyon kişiye böldüğümüzde de, kişi başına gelir 16.200 doları aşar.
Sayın Şimşek görevde kalmaya devam ederse, seneye de kişi başına milli gelirimiz 20.000 doları aşabilir. Zenginleşmek ne kadar da kolaymış.
18) "Biz bu reform programının yükünü tabi ki toplumun dar gelirli kesimine yüklemeyeceğiz" dedi.
Madem öyle soralım: SGK emeklilerinin maaşında 24,7 zam yapılacak, kamu çalışanlarının maaşına da zam yapılacak, sendikalılar da maaş zammı alacak, bazı şirketler de gönüllü olarak çalışanlarına zam yapıyor; fakat siz, çalışanların en mağdur kesimi "asgari ücretlilere" zam yaptırmamak için her şeyi yapıyormuşsunuz
Yük yüklemek bu değilse nedir
19) "Verimliliğe dayalı ihracat odaklı bir büyümenin peşindeyiz" dedi ve beni hayretler içinde bıraktı. Çünkü uygulanan politikalar ithalat odaklı kozmetik bir büyümeyi amaçlıyor. Sabit ve düşük kurlar ihracata mı yarıyor ithalata mı Değerli TL ihracat düşmanıdır.
20) "Bu yıl 4 büyüme bekliyoruz."
21) "Şu anda işsizlik son on iki yılın en düşük seviyesinde" dedi. Hem büyümeyi artırmak hem işsizliği azaltmak hem de enflasyonu düşürmek her kula nasip olmaz.
Buyrun.
İktisaden bu argümanlar çelişiktir. Fakat 2003 -2013 döneminde yüksek dış borç ve yüksek ithalat sayesinde bu üç çelişik olgu aynı anda gerçekleşmişti. Fakat sonraki yıllarda meydana gelen bütün sorunların kaynağı alınan bu hesapsız dış borçlardı.