Enerjiden kazancın üç boyutu: Yasal, etik ve helal
Covid 19 ve ardından oluşan tedarik zincirlerinin kırılmasından dolayı 2021'in ortalarından 2024'ün ortalarına kadar küresel ölçekte, firmalar, çok büyük paralar kazandı.
2022'de başlayan Ukrayna Rusya savaşı da bu olguya eklenince; enerji şirketlerinin de kârı adeta uçtu.
Bu dönemlerde kazanılan paraların yasal olduğu kesin. Peki etik mi Ya da helal mi Kamu bu durumlarda bütün görevlerini yaptı mı
Bu defa konuyu "kazananlarla" tartışıyorum.
Geçen yazıda Rusyanın Ukraynayı işgaliyle başlayan savaş dolayısıyla Tüpraş ve Star Rafineri olarak hiç ummadığınız, planlamadığınız hatta inanamadığınız ölçülerde, adeta vurgun niteliğinde paralar kazandınız; verileriyle anlatmıştık.
Bu paralar son tahlilde, biz tüketicilerin cebinden çıkıp firmalarınızın kasasına girdi.
Bu iki yılda yüksek enerji fiyatları enflasyona, doğrudan ve dolaylı etkilerle, her üründen ve her politikadan daha fazla katkı yaptı.
Hak edilmemiş yüksek kazançlar döneminde sadece siz rafineri sahipleri değil elektrik satıcıları da çok yüksek paralar kazandı.
İthal kömürle elektrik üretenlere uzun süre ilave ayrıcalık tanınması sadece gülünç değildi; soru işaretleri de oluşturdu.
Firmalarınız bu kazançları aslında haketmediler çünkü bu paraları, yeni yatırım veya inovasyonlardan değil savaştan dolayı kapanan Ukrayna ve Rusya rafinerilerinin, oluşturduğu arz kısıntısından dolayı kazandınız.
Kazanma süreçlerindeki bütün uygulamaların kanunlar ve mevzuata uygunluğunu alkışlayamam çünkü diğer mevzuat oluşturulurken sizin görüşleriniz, yumuşatarak söyleyelim, en azından soruluyor.
Belki önerileriniz makul, tutarlı ve hakkaniyet içeriyor; belki.
Biraz soru soralım:
Kazandıklarınızın kanunlara ve ilgili mevzuata uygun olması, onu, "ticari hakkaniyet"e de uygun kılıyor mu
Etik mi
Dini kavramlarla soralım: Helal mi
Tartışılır.
İtirazları biliyorum:
"Savaşı biz mi çıkardık"
"Akdeniz havzasındaki fiyatları biz mi belirliyoruz"
"Fiyatlama mevzuatını biz mi hazırlıyoruz" ve benzeri sorularla anlattıklarıma öfkeyle itiraz etmek isteyebilirsiniz.
Endişelenmenize ve kızmanıza gerek yok çünkü bu yazı bir grup insanı veya firmayı suçlama veya mahkum etme amacı gütmüyor; bu yazı bir "sistem eleştirisi" yapma amacı güdüyor.
"Yine de yasal ve meşru kazançlarınız" sonrası aşırı kârlılığın oluşturduğu zehirli ortamı ahlaki kaygılarla güzelleştirebilirdiniz ve ortaya zarif bazı manzaralar çıkabilirdi:
Örnekler:
"Biz Tüpraş olarak iki yılda yaklaşık üç milyar dolar beklerken sekiz milyar dolar FAVÖK geliri elde ettik.
"Bu gelirin 1'i (yüzde bir) olan 80 milyon doları 'bir defaya mahsus olmak üzere' altı bin çalışanımıza dağıtmaya karar verdik. Paylaşım en az üç bin ve en çok 20 bin dolar olacak."
VeVeya.
"Ülkemizde deprem oldu. Yüzbinlerce insanın evi yıkıldı. Bizde beklenmedik bu sekiz milyar dolardan bir milyar dolarını deprem bölgesi konutlarına, sosyal donatılarına, dullarına, öksüzlerine, işsizlerine ayırdık."
Diyebilirdiniz.
Yapmadınız.
Çünkü mecbur değilsiniz.
"Biz, bu kazancın vergilerini ödedik" de diyemiyorsunuz.
Bu kazancın vergilerini de, mevzuatın size tanıdığı haklardan dolayı ödemediğinizi, "bildiğimizi" bilmenizi isteriz.
Bu kadar çok kazanıp çok az vergi vermek de mi sizi rahatsız etmiyor
Bu istisnai ve olağanüstü kârlılığın ticarette varolan bir olgu olduğunu ve hakkaniyet sınırları içinde kaldığını söyleyenleriniz olacaktır.
Fahiş oranlarda kazanmanın serbest fakat minimum düzeyde düşünmenin netameli olduğunu istisnai zamanlar
Biz Yurttaşlar da siz üst düzey yönetici ve büyük hissedarlarının çoğunluğunun "gurur duyulacak ve örnek alınacak eylemleri tercih etmeyen" kişilerden oluştuğunu biliyoruz.
Serzenişimsel eleştiriler bu kadarla kalsın.
Ara sonuç:
Kazanç konuları gibi konular bilhassa tekelci ve oligarşik piyasalarda
kişi ve kuruluşların veya şahısların hatta hükümetlerin insafına terk edilemez.
Ak Parti'nin, konu ekonomi olduğunda, büyük sermayenin siyasi bir kolu gibi davranmasını bazıları tuhaf bulabilir.
Ancak bütün veriler Ak Parti'nin 2021 -2023 dönemindeki çarpık iktisadi uygulamaların büyük sermayeye yaradığını gösteriyor.
Ne olursa olsun, kamunun bu alanının liyakat, adalet ve isabetle yönetilmesi gerekiyor.
TEKNİK KONULAR
Petrol ürünlerinin fiyatı nasıl belirleniyor
EPDK, STAR RAFİNERİ VE TÜPRAŞ petrol ürünleri fiyatının Akdeniz'de, İtalya'da CIF (sigorta ve nakliye dahil mal fiyatı) olarak tespit edilen fiyatlar olacağı konusunda anlaşmışlar yani mevzuat böyle.
Petrol ürünü fiyatları, herhangi bir hükümetin veya herhangi bir şirketin söz sahibi olamadığı uluslararası bir piyasada belirleniyor.
Dünyanın her yerinde fiyatlar bu veya benzeri uygulamalara göre belirleniyor.
Madem dünya böyle o zaman haklı olarak sorulabilir: STAR ve TÜPRAŞ'ın suçu ne
Geçen yazıda TÜSİAD'ın hazırladığı rapordan, "Türkiye'de enerji fiyatları reel olarak 76 artarken, rakibimiz olan ülkelerde 6 artmış" olduğunu öğrendik.
Madem fiyatlar uluslararası bir ortamda belirleniyor; nasıl oluyor da Türkiye'deki reel fiyatlar 76 artarken diğer ülkelerde sadece 6 artıyor
İki cevabı olabilir.
Ya aradaki farkı devlet ödemiş veya devlet, bu şirketlerin rafine etme (damıtma) ücretlerine üst bir sınır koymuş.