Çarelerin çaresizliğinin çaresi
Şu anda TCMB'ye "çare olsun" diye önerilen ve TCMB'nin de zaten uyguladığı tedbirlerin (çarelerin) etkisiz kaldığı ve kalacağı çok açık.
Soru: Peki alınan tedbirler (çareler) çare değilse, çare nedir
Herkes sanıyor ki, mevcut ekonomik krizin tek sebebi 19 Mart'ta siyasi alanda yaşananlardır.
Değildir. 19 Mart'ta yaşananlar "tek ve en önemli sebep" bile değildir.
Siyasilerin muhtemel rakiplerine karşı "yargıyı bir silah olarak kullanma"ları maalesef bütün dünyada giderek yaygınlaşıyor.
Örnek: Seçimden önce, Trump aleyhine yıllarca hapiste yatmasına sebep olacak en az yedi dava açılmıştı.
Fransa'nın en büyük partisinin Lideri Marie Le Pen'in siyasi kariyerini sonlandırmak için Fransa hukukunda adeta tahrifat yapıldı ve Cumhurbaşkanlığı adaylığı engellendi.
Romanya'da Cumhurbaşkanı seçimlerini kazanması beklenen Calin Geororgesku'nun seçimlere katılması yasaklandı.
Moldova seçimlerinde dönen fırıldakları anlatmaya bu köşe yetmez.
Doğrusu, objektif olarak bakanlar, Trump'ın gümrük vergilerinin de desteğiyle olgunlaşmış olan iktisadi dengesizlik bayrağının küçük bir rüzgar beklediğini görüyordu ve 19 Mart, bu rüzgarı estirip finansal bir kasırgaya dönüştürdü.
Şubat ayında yazdığım yazıda, bir piyasa krizinin muhtemel olduğuna dair verileri serimlemişim:
https:www.karar.comyazarlarmehmet-ali-vercinagiz-tatlandirici-finansal-urunler-1603045
Kısa bir alıntı:
"Cumhurbaşkanlığı seçiminden iki ay sonra, Temmuz 2023'te, TL mevduatın toplam mevduat içindeki payı 32'ye düşmüştü. (KKM 25 ve döviz 43).
TCMB'nin uygulamaya koyduğu olan acilci yaklaşım: "Para politikasının etkinliği için mümkünse ilk dakikadan itibaren ve bedeli ne olursa olsun, dövizde olanların TL'ye geçmelerini sağlanmalıdır."
Faizler yükseltildikçe 32 olan TL mevduatın toplam mevduat içindeki payı, gerçekten de her geçen ay yükselerek 21 Şubat 2025'te 59,3'e kadar yükseldi. (KKM 4,4 ve döviz 36,3)"
KKM hariç toplam mevduatlar içinde TL mevduatların oranını daha açık yazalım: Temmuz 2023'te 32 ve Şubat 2025'te 54,9.
TCMB yönetimi TL mevduatı 32'den 54'e yükselterek belirgin bir biçimde ve "TCMB'nin söylemleri bağlamında" başarılı olmuştur; muhtemelen bu başarılardan dolayı birbirlerini defalarca kutlamışlardır.
Bu başarı TCMB'nin piyasalardan 150 milyar dolar satın alarak, piyasalara yaklaşık olarak 5 Trilyon TL para sürmesiyle sağlanmıştı ve bu satınalmalar ekonominin görünümünü düzeltmişti fakat şimdi biliyoruz ki özünü hasta etmiş.
YARIN TCMB NE YAPACAK
İki seçenek var; birincisi, anketlere göre faiz oranları 42,5'de bırakacak ve 46 borç verme faizi oranını aynen devam ettirecek.
Kendini para politikaları konusunda şahin görenler de TCMB'nin, para politikası görünümünü güçlendirmek ve algıları yönetmek için faizlerin 46'ya yükseltilmesini öngörüyor.
Soru: Faiz oranları niçin önemli
Cevap: Dünyanın her yerinde enflasyonu düşürmek için fakat Türkiye'de önce döviz rezervlerini güçlendirmek ve sonra da enflasyonu düşürmek için.
Yani başkaları tek taşla tek kuş vurmak zorundayken bizim merkez bankamız tek taşla iki kaz vurmak zorunda ve bocalıyor.
Bocalıyor çünkü yatırımcıların portföy tercihini, "ağız tatlandırıcılarıyla" yani yüksek reel faizlerle değiştirmeye çalışıyor.
Kısa sürede 50 milyar dolar satmak zorunda kalan bir merkez bankası kuşkusuz başarısız bir merkez bankasıdır.
Hatırlayalım, TCMB 18 Mart günü piyasada oluşan yaklaşık 1,2 trilyon TL fazla parayı geri çekmek için "bin dereden su getirmeye" çalışıyordu.
Bunun için TL depo ihaleleri, likidite senetleri satışı, ters swap vs gibi yöntemlerle ve tabi ki yüksek faiz oranlarıyla fazla TL likiditesini geri çekmeye çalışıyordu.