Camilere bile siyaset girmiş! 'Emîn' misin

"Asıl musibet ve muzır musibet, dine gelen musibettir. Musibet-i diniyeden her vakit dergâh-ı İlâhiyeye iltica edip feryad etmek gerektir." (Lem'alar)İslâm, insanlığa yeni bir mutluluk kaynağı ve medeniyet armağan etmişti. Müslüman, kendisinden 'emîn' olunan kişiydi. Elinden ve dilinden kimsenin zarar görmediği kimseydi. Düşmanları bile ona güvenirdi. Ya şimdi Kur'ân-ı Kerîm'de peygamber kıssaları anlatılırken her birinin "kavimlerine gönderilmiş emîn elçiler" olduğu belirtilir. Hz. Peygamber (asm) İslâmdan önce "Muhammedü'l-emîn" lakabı ile meşhur oldu. İslâm bu 'emîn'lik üzerine bina edildi ve bu şekilde ümmete emanet edildi. "EMANETE İHANET ETTİK!" Bu gün bid'alar ve belalar sel gibi geliyor. Siyaset camilere kadar girdi ve camiler gün geçtikçe boşalıyor. Gençler dinden uzaklaşıyor. Tesettür artık moda olarak algılanıyor. Cemaat ve tarikatların hizmet yerleri boşalırken, eğlence mekanları doluyor. Haksızlık, aldatma, yolsuzluk ve yoksulluk artarken, adalete güven kalmadı. ... Ve Müslüman artık 'emin kişi' olarak görülmüyor! Acı ama gerçek! İSLÂMİYET BİZDEN NEFRET EDER Mİ "Vâ esefâ! İslâmiyet'in mağz ve lübbünü (esasını, özünü) terk ederek kışrına ve zahirine (kabuğuna, dış görünüşe) vakf-ı nazar ettik ve aldandık. Ve sû-i fehim ve sû-i edep ile İslâmiyet'in hakkını ve müstahak olduğu hürmeti îfa edemedik. Tâ o da bizden nefret ederek evham ve hayalatın bulutlarıyla sarılıp tesettür eyledi. Hem de hakkı var." (Muhakemat) "GERÇEK İSLAM" BU DEĞİLSE...