Hicret vesonrası...

"Hicret" ile Mekke devri kapanmış, Medine-i münevvere devri başlamış oldu. İslâm güneşi uzak ülkeleri de aydınlattı... Muharrem ayı, Hicri senenin birinci ayıdır... Bugün bu vesileyle bir nebze Hicret hadisesinden bahsetmek istiyoruz efendim...Hicret'ten önce Müslümanlar büyük sıkıntı içindeydiler. Suçları Allahın varlığına birliğine Efendimizin onun kulu ve elçisi olduğuna inanmaktı... Müminlerin bazısı şehid edildi. Ammar bin Yasir'in annesi ve babası gibi... Zulüm, had safhadaydı. Bilâli Habeşi'ye (radıyallahü anh) yapılan eza ve cefayı hepiniz biliyorsunuz. Dayanılacak gibi değildi, inananların iki defa Habeşistan'a hicret etmelerine izin çıktı...Miladi 619 yılında Müslümanlar iki büyük acı yaşadılar. Sevgili Peygamberimizin amcası Ebû Talib vefat etti ki Mekke'deki hâmisi idi. Üç gün sonra da ilk mü'mine, Hatice Validemiz (radıyallahü anha) rahmet-i Rahmana kavuştu. Hazret-i Hatice en zor günlerinde Server-i Kâinatın yanında durmuş, malını mülkünü Allah yolunda sarf etmişti. Çocuklarının annesiydi. Bu seneye "Senetül Hüzn" (üzüntülü sene) denildi.Beklendiği gibi de oldu, Ebû Talib'in vefatından sonra müşrikler Resul-i Erkeme daha fazla eziyet etmeye başladılar. Mü'minlere sıkıntı vermekte âdeta birbirleri ile yarış hâlindeydiler.Zulüm ve işkencelere rağmen Kur'ân-ı kerimin beşer kelâmı olamayacağını düşünerek iman edenlerin sayısı arttı. Bir taraftan da Medine-i Münevvere'ye hicret başladı. Bu da kâfirleri çok endişelendirdi. İslâmiyet artık Mekke-i Mükerremeden taşmış, müşriklerin korktukları başlarına gelmişti!..Eshab-ı kiramın çoğu hicret etmişti, Ebû Bekir de (radıyallahü anh) hicrete hazırlanmıştı ama izin çıkmadı. Peygamberimiz aleyhisselâm ona;"Sabret" buyurdular, "Allahü teâlâ sana bir yol arkadaşı nasip eder!"Medine'deki müminleri bir tehdit olarak gören Kureyşliler toplandılar, dediler ki:"İslam dininin yayılmasına mâni olamadık, artık tek çaremiz kaldı; O'nu öldürmek!.."Hane-i saadetin etrafını