Dünya sevgisi...

M. Said Arvas Hocadan Hatıralar... İnsan, bırakıp gideceği muhakkak olan dünyaya bu kadar önem veriyor, gidip kalacağı, muhakkak olan ahiretini ihmâl ediyor ve unutuyor! Manevi hastalıkların başı dünya sevgisidir. Bütün kötülükler ondan doğar. İnsanları çekememezliğe, birbirine karşı düşmanlığa ve kibirlenmeye sevk eder... Şüpheli, mekruh hatta haram şeyleri insanlara yaptırır. Dahası küfre bile girmesine sebep olur. Peygamberlerin çoğuna iman etmeyenler, dünya saltanatları ellerinden çıkacağı endişesi ile mahrum kalmışlardır. Yoksa bunların hak olduklarını çok iyi biliyorlardı. Firavun iman etseydi; Mısır'a olan hâkimiyeti kalmazdı. Nemrut müminlerden biri olabilseydi, "Nemrut"luğunu nasıl yapacaktı!. Eshab-ı kirâmdan birisi, bir gün Sevgili Peygamberimize (aleyhisselâm) sorar: -Bana öyle bir şey öğretin ki; onu yaptığımda hem Rabbim beni sevsin, hem de insanlar!.. Cevap olarak buyurdular ki: "Dünyayı sevme Rabbimiz seni sever..." Rabbimiz dünyayı sevmiyor, sevenleri de sevmiyor. Dünyadan başka hiçbir yerde O'na isyan edilmez. Bundan dolayı dünyayı sevmez. "Başkasının elindekine de göz dikme, insanlar seni sever..." Dünya sevgisi, ahireti unutturur. Ne büyük aptallıktır! İnsan, bırakıp gideceği muhakkak olan dünyaya bu kadar önem veriyor, gidip kalacağı, muhakkak olan ahiretini ihmâl ediyor ve unutuyor. Servetinin artmasına seviniyor ama ömrünün azaldığına üzülmüyor... Neye yarar öldükten sonraki servet.. Mukaddes dinimiz, çalışıp kazanmayı, zengin olmayı kötülememiştir. Bilâkis teşvik etmiştir. Zekât ve sadaka vermeyi emrediyor. Verenlerin ne kadar büyük nimetlere kavuşacakları, ebedî saadete erecekleri bildirilmiştir. Bütün bunlar, para ile elde edilir. İnsanı annesinden yeni doğmuş gibi günahsız hâle getiren "hac" ibadeti de parasız olamaz. Zenginlere farzdır.